Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/2625 E. 2014/21474 K. 26.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2625
KARAR NO : 2014/21474
KARAR TARİHİ : 26.06.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/07/2013
NUMARASI : 2013/108-2013/326

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalının avukatı olarak davasını takip ettiğini, karar aşamasında haksız olarak azledildiğini o davada karşı tarafa yüklenen vekalet ücretini alamadığını ileri sürerek 19.306,00 TL’nin faiziyle tahsile karar verilmesini istemiştir.
Davalı azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 9.673,00 TL.nın tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak Borçları Borçlar Kanununun 505. ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 506 (Eski BK 390) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 20.05.2010 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, azlin haklı olduğunu savunmaktadır. O halde taraflar arasındaki uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Davalı davacının fahiş avukatlık ücreti istediğini, davaları takip etmeyeceği tehdidinde bulunduğunu makbuz kesmediğini bu nedenle azledildiğini savunmuştur. Davacı tarafından inkar edilmeyen e-postalardan tahkim dosyasındaki görevinden çekilmesinin doğru olacağı, mahkeme nezninde hukuki işlem de bulunmayacağı davacıyı takip faaliyetini durdurduğunu, vekalet ücretinde iyileştirme yapılması talebi olduğunu, ödemelerin elden yapılması gerektiği yazıları bulunmaktadır. Bu yazılar güven duygusunu ortadan kaldırıcı niteliktedir. Mahkemece azlin haklı olduğunu kabul ederek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle hükmün davalı yararına bozulmasına, ikinci bent gereğince davacının temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığını, peşin alınan 24.30 TL harcın istek halinde davacıya, peşin alınan 165.00 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.