Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/2571 E. 2014/39018 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2571
KARAR NO : 2014/39018
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/09/2013
NUMARASI : 2009/298-2013/523

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı B.. A..vekili avukat G. Y. B. ile davalı vekili avukat M. Y.’ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalının avukat olduğunu, kendisinin vekili olarak dava dışı Belediye aleyhine 18.01.2002 tarihinde 857.654.58.TL asıl alacak, 481.954.22.TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.333.608.80.TL’ nın tahsili için icra takibinde bulunduğunu, yapılan itiraz üzerine aynı yıl açılan itirazın iptali davasında 857.654.58.TL asıl alacak ve 140.083.58.TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 997.738.16.TL yönünde itirazın iptali ile asıl alacak üzerinden %40 icra inkar tazminatına karar verilmesi üzerine davalı avukat tarafından icra takibine devam ettiğini ve ayrıca icra inkar, mahkeme masraf ve vekalet ücretlerinin tahsilinin de aynı icra dosyası içinde talep edildiğini, aralarında sözlü ücret sözleşmesi olduğunu ve buna göre de davalı avukata 31.01.2002 – 30.12.2006 tarihleri arasında aylık ücret ödediğini, başkaca bir ücretin talep edilmeyeceğinin kararlaştırıldığını, davalının mahkeme ve icra vekalet ücreti olarak karşı taraftan alması gereken vekalet ücretini tahsil ettiğini ayrıca davalı avukatın son olarak icra dosyasında 430.537.00.TL tahsil etmesine rağmen kendisine sadece 103.304.25.TL ödediğini ve uhtesinde haksız olarak hapis hakkından bahisle 327.232.75.TL tuttuğunu ileri sürerek şimdilik 10.000.00.TL’ nın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının vekili olarak yaptığı icra takibinde tahsil edilen toplam bedel üzerinden, dava dosyası yönünden müddeabih üzerinden %10 avukatlık ücretine hak etmesine rağmen davacı tarafından vekalet ücretinin ödenmediğini, kendisinin de hapis hakkını kullandığı, vekalet ücreti alacağının hapis hakkını kullandığı miktardan fazla olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, Avukatlık Kanunu’ nun 164. maddesi hükmüne göre olayda uygulanması gereken %10 -%20 oranı arasında toplam değer üzerinden %10 oran uygulanarak vekalet ücretinin hapis hakkı kullanılan miktardan fazla olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın çözümü açısından ücret sözleşmesinin bulunmadığı durumlarda hangi tarihteki düzenlemenin uygulanacağı açıklığa kavuşturulmalıdır. 5043 sayılı Yasa ile değiştirilen Avukatlık Kanununun 164/4. madde ve fıkrasına göre; “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir.” Yine 5043 sayılı Kanunun 7. maddesi ile geçici 21. madde eklenmiş olup, anılan maddede; “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, kesin hükme bağlanmamış bütün ihtilaflarda bu Kanunun değişik hükümleri uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir. Ne var ki, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’ na 5043 sayılı Kanunla eklenen geçici 21. madde, Anayasa Mahkemesi’ nin 7.2.2008 günlü kararı ile iptal edilmiştir. Öyle olunca, artık geçici 21.maddenin, dolayısıyla 5043 sayılı Kanun’un 164. maddesinde yapılan değişikliklerin de uygulanması mümkün değildir. Bu durumda, hukuki yardımın başladığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu’ nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. Hukuki yardımın ne zaman başladığı konusu ise değişken olup her işlemin özelliğine göre farklılık gösterebilmektedir. Örnek vermek gerekirse, dava açılmış ise, davanın açıldığı, ya da tespitin yapıldığı tarih, müvekkil aleyhine dava açılmış ise cevap verme tarihi, ya da vekaletnamenin verilme tarihi hukuki yardımın başladığı tarih olarak esas alınmalıdır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’ nun ücrete ilişkin 163 ve 164. maddeleri, vekil ile müvekkil arasındaki ücrete ilişkin düzenlemeleri getirmiştir. 1136 sayılı Kanunun bazı hükümlerini değiştiren 4667 sayılı Kanun, 2.5.2001 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu kanun yürürlüğe girmeden önceki uyuşmazlıklarda; sözleşme var ise, sözleşme hükümleri, yok ise ya da sözleşme geçerli değil ise, 163. maddenin son fıkrası hükümleri uygulanmaktaydı. 163. maddenin son fıkrasında ise “Yazılı ücret sözleşmesi yapılmamış olan hallerde asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Böylelikle, sözleşmenin yapılmamış olması ya da geçersiz olması hallerinde hukuki yardımın başladığı tarihteki asgari ücret tarifesinin uygulanacağı açıktır. Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları da bu yöndedir. Yine 4667 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih olan 2.5.2001 tarihinden itibaren ise, Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin 4. fıkrası Uygulanacaktır. Madde sözleşmenin yapılmamış olması halinde “…Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu hallerde, değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır. Değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde ise asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın sonucuna ve avukatın emeğine göre değişmek üzere ücret anlaşmazlığı Tarihindeki dava değerinin yüzde beşi ile yüzde onbeşi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir…” düzenlemesini getirmiştir. Bu düzenlemeye göre 2.5.2001 tarihinden sonra hukuki yardıma başlayan avukat emeğine göre yüzde beş ile yüzde on arasındaki bir miktarı ücret olarak hak edecektir. Yine 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda, 20.1.2004 tarihinde 5043 sayılı Kanunla değişiklikler yapılmış ve Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin dördüncü fıkrası değişikliğe uğramış ve “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarının incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir. Böylece 20.1.2004 tarihinden sonra başlayan hukuki yardımlarda sözleşme bulunmaması halinde ya da sözleşmenin belirgin olmaması, tartışmalı bulunması ya da sözleşmenin geçersiz sayıldığı hallerde ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yirmisi arasındaki bir miktar avukatın emeğine göre verilmelidir. Halen de yürürlükte olan düzenleme bu şekildedir. Geçici 21. madde Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden bu madde ancak 20.1.2004 tarihinden sonra başlayan hukuki yardımlarda uygulanabilecektir.
Özetlemek gerekirse değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde hukuki yardımın başladığı tarihteki yürürlükte olan kanun hükümleri uygulanarak, hukuki yardımın yapıldığı tarih 2.5.2001 tarihinden önce ise asgari ücret tarifeleri, 02.05.2001 ile 20.1.2004 tarihleri arasında hukuki yardım başlamışsa yüzde beş ile onbeş, bu tarihten sonra ise, yüzde onu ile yüzde yirmi arasındaki bir oran tatbik edilecek, değeri para ile ölçülemeyen davalarda ise avukatlık asgari ücret tarifeleri uygulanacaktır.
Somut olaya gelince; Dava konusu olayda, taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi mevcut olmayıp, dayanak olan Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2002/834 esas sayılı icra takibinin 18.01.2002 tarihinde başladığı ve aynı yıl Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/101 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığına göre davalı, bu tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu hükümleri gereğince yine bu tarihteki %5 – %15 oran arasında vekalet ücreti istemeye hak kazanmıştır. Ancak Mahkemenin, gerekçeli kararında olayda %10 – %20 oran arasından alt sınır olan
%10 oranın uygulanması gerektiğinin belirtilmesi ve bu gerekçenin davalı tarafından temyiz edilmemesi üzerine hesaplamada alt sınırın uygulanması gerektiğinin davacı lehine kazanılmış hak oluşturduğu dikkate alınarak Mahkemece, icra dosyası yönünden tahsil edilen bedel üzerinden, dava dosyası yönünden müddeabih üzerinden alt sınır olan %5 oranında vekalet ücreti hesaplanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek yanlış değerlendirme ile %10 -%20 oran arasından %10 oranı dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 24,30 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.