Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/25253 E. 2015/30232 K. 15.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/25253
KARAR NO : 2015/30232
KARAR TARİHİ : 15.10.2015

MAHKEMESİ : Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı, asıl ve birleşen davada davalıların..Asliye Hukuk Mahkemesinde 2006/129, 2006/134, 2006/133 E sayılı dava dosyalarında davalı vekili sıfatı ile görev yaptığını, haksız azil ile görevine son verildiğini ve 3,180,00 TL vekalet ücretinin tahsili için davalılar hakkında ayrı ayrı icra takibi yaptığını ve takiplerin itiraz ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kabulüne, her iki takip dosyası bakımından itirazın ayrı ayrı iptaline ve inkar tazminatına karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı inkar tazminatı talebinde bulunmuştur. İİK.nun 67/2 maddesi hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağın likit ve belli olması, yani borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olması yeterlidir. Borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tesbit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Açıklanan yasal kurallar ışığında, takip konusu alacak değerlendirildiğinde alacağın yargılamayı gerektirdiği ve borçlu tarafından belirlenebilir nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Zira Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinde taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi olmadığı hallerda, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifesinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihtaki dava değerinin % 10’u ile % 20’si arasındaki bir miktarın avukatlık ücreti olarak belirleneceği öngörülmüştür. Bu durumda hükmedilen alacağın likit olduğundan söz etmek mümkün değildir. Böyle olunca icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeni bir yargılamayı gerektirmediğinden HMUK’un 438/7.maddesi gereğince hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararının hüküm bölümünün 2. fıkrasında yer alan “ Aynı Kanunun 67/2 mad. uyarınca borçlunun itiraz ettiği ve fakat hakkındaki itirazının iptal edildiği asıl alacak kısmının %40 ı oranında icra inkar tazminatının dahi davalı-borçludan tahsili ile davacı- alacaklıya verilmesine,” cümlesinin hükümden çıkarılmasına, yerine “Yasal koşulları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine” cümlesinin yazılmasına hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan 434,60 TL harcın istek halinde iadesine, 15/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.