Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/22124 E. 2014/41688 K. 24.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22124
KARAR NO : 2014/41688
KARAR TARİHİ : 24.12.2014

MAHKEMESİ : Şarköy Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/01/2013
NUMARASI : 2010/224-2013/8

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalının kendi adına asaleten, Fatma, Fatih, Sıdıka’ya vekaleten 18.5.1987 tarihinde vekaletname alarak kadastro davasında temsil ettiğini,aralarında yazılı sözleşme bulunmadığını,davanın lehe sonuçlanmış iken 20.3.2010 tarihli azilname ile davalının kendisini haksız olarak azlettiğini bildirerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak 10.000 TL vekalet ücretinin faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece,davanın kısmen kabulüne karar verilmiş,hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı,18.5.1987 yılında aldığı vekaletname ile davalı ve arkadaşlarının kadastro davasında temsil ettiğini,uzun yıllar davayı takip edip lehe sonuçlandırdığı halde,davalını 20.3.2010 tarihli azilname ile kendisini azlettiğini bildirerek vekalet ücretinin tahsili için eldeki davayı açmıştır.Davalı ise,başka bir davanın vekalet ücreti nedeniyle aralarında ihtilaf olduğunu,ayrıca dava konusu alacağa dayanak dosyada yatırdığı teminatın davacı tarafından habersiz çekildiğini yeni öğrendiğini,tüm bu nedenlerle davacıya olan güveninin sarsıldığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,kadastro davasındaki taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri belirlenerek,Avukatlık Yasasının 164/4. maddesi hükmüne göre hesaplanan 8.592,83 TL nin tahsiline karar verilmiş,davacının karşı yan vekalet ücretinin reddine karar verilmiştir.
Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir Şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağı istemine ilişkin olup, taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi yoktur.Taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin 20.3.2010 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacının görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini,teminatı kendisinden habersiz çektiğini ayrıca başka bir dosya için aralarında vekalet ücreti alacağı ihtilafı bulunduğunu bildirerek azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir.Davacı avukat,teminat parasının çekildiğinden davalının haberini bulunduğunu ayrıca bu paranın kendisi tarafından yatırıldığını iddia etmiş ancak bu iddiasını yasal delillerle ispatlayamamıştır.Davalı taraf,teminat parasının çekildiğini yeni öğrendiğini savunmuştur.Davalı müvekkile ait paranın bilgisi dışında çekilmesi ve davalıya iade edilmemesi ,davacı avukat için vekalet ve özen borcuna aykırı bir davranış olması nedeniyle azlin haklı sebeple yapıldığının kabulü gerekir.
Az yukarda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir.Davacı avukat tarafından takip edilen kadastro davası,davalı lehine sonuçlanmıştır.Davacı avukat bitirip sonuçlandırdığı bu iş nedeniyle,aralarında yazılı ücret sözleşmesi de bulunmamasına göre kural olarak avukatlık kanununun 164/4 ve 164/ son maddesi hükmüne göre vekalet ücreti talep hakkına sahiptir.Mahkemece,davacı avukat tarafından takip edilip sonuçlandırılan kadastro davasına konu taşınmazların eldeki davanın dava tarihindeki rayiç değeri hesaplatılarak bu değer üzerinden avukatlık kanunu 164/4.madde hükmüne göre vekalet ücreti verilmiş,ayrıca karşı yan vekalet ücreti talebi mahkemece reddedilmiştir.Davacı tarafın karşı yan vekalet ücreti yönünden temyiz talebi bulunmamasına göre,vekalet ücreti hesabının 164/4.maddesi kapsamındaki ücret yönünden incelenmesi gerekir.Avukatlık ücretine esas teşkil edecek dava değeri ise, kadastro davasının harca esas değeridir.Kadastro dosyasının incelenmesinde harcın maktu olarak alındığı anlaşılmaktadır.Bu durumda, kadastro davasına konu taşınmazların eldeki davanın dava tarihi itibarıyla rayiç değeri hesaplanarak bu değer üzerinden vekalet ücreti takdiri usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 146,75 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.