Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/21783 E. 2014/31452 K. 16.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21783
KARAR NO : 2014/31452
KARAR TARİHİ : 16.10.2014

MAHKEMESİ : Osmaniye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/06/2012
NUMARASI : 2011/367-2012/390

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, dava dışı müteahhit Y. A.. ile noterden düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlediklerini davalıyı da Y. A.. adına bu inşaatın maliye ve muhasebe işlerini takip etmesinden dolayı tanıdığını, davalının kendisini Y. A..’ın muhasebecisi olan A. E..’in bürosuna götürerek bilgisayardan bir evrak çıkarttırıp satılan bir taşınmazın işlemleri için imzalaması gerektiğini söyleyerek kandırdığını, güvenerek imzaladığını, davalının imzalattığı bu belge ile aleyhine Osmaniye 1. İcra Müdürlüğü’nün 2011/274 E. sayılı dosyası ile 40.000,00 TL’lik icra takibi başlattığını, itirazı ile takibin durduğunu, davalıya hiçbir borcunun bulunmadığını, taşınmaz satmadığını ileri sürerek, takip dosyası ve dosyaya dayanak yapılan 24.08.2010 tarihli sözleşme nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının sözleşmedeki yazı ve imzaya itirazının bulunmadığını, sözleşmenin geçerli olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacı hakkında kesinleşmiş bir icra takibi bulunmadığı ve davacının menfi tespit davası açılmasında hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ilamsız takibe ilişkin menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı, davalı yanca kandırılarak sözde alım-satım sözleşmesi imzalattırıldığını ve bu sözleşmeye dayanarak 40.000,00-TL alacağın tahsili için aleyhine takip başlatıldığını ileri sürerek davalıya borçlu olmadığının tespitini istemiş; davalı ise sözleşmedeki yazı ve imzaların davacıya ait olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, takip dosyasındaki borca davacı yanca itiraz edildiği ve takibin durdurulmasına karar verildiği, yine alacaklı tarafından İcra Hukuk mahkemesine itirazın iptali davası açıldığı ve bu davanın da reddine karar verildiği, davacı hakkında kesinleşmiş bir icra takibi bulunmadığı ve davacının menfi tespit davası açılmasında hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafından davacı aleyhine Osmaniye İcra Müdürlüğü’nün 2011/274 Esas sayılı icra dosyası ile taraflar arasında imzalanan 24.08.2010 tarihli protokole dayanarak 40.000,00 TL asıl alacak, 1.430,00-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 41.430,00-TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davacının süresi içinde itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, davalının açtığı itirazın iptali davasının Osmaniye İcra Hukuk Mahkemesi’nin 18.10.2011 tarih, 2011/140 Esas-493 Karar sayılı ilamı ile “..alacaklının dayandığı adi nitelikteki gayrimenkul alım satım sözleşmesinin İİK’nun 68/1 maddesinde sayılan belgelerden olmadığı,alacağın varlığının tespitinin yargılamayı gerektirir nitelikte olduğu, dar yetkili icra hukuk mahkemesinin görevini aştığı” gerekçesiyle işin esası incelenmeksizin reddine karar verildiği ve red kararının 02.05.2012 tarihinde kesinleştiği tüm dosya kapsamı ile sabittir. Burada tartışılması gereken husus, ilamsız icra takibinin itiraz üzerine durdurulmasına ve itirazın kaldırılması davasının da reddedilerek kesinleşmesine rağmen icra takibi ve dayanağı belge yönünden menfi tespit talebinde bulunulmasında borçlunun hukuki yararının bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Bilindiği gibi İİK.nun 72. maddesi (menfi tespit) ve (istirdat) davalarını, bütün ayrıntıları ile birlikte düzenlemiştir. Menfi tespit davası ile, davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki münasebetin mevcut olmadığının tespiti istenir. Bu hukuki münasebetin mevcut olmadığının tespit edilmesini dava edebilmek için, davalının daha önce o hukuki münasebetin varlığını iddia etmiş bulunması lazımdır. Menfi tespit davasının konusu, alacağın doğum şartlarından herhangi birinin eksikliği veya sükut sebeplerinden birinin varlığı sonucunda yokluğunun tespitidir.
Gerek bilimsel ve gerekse yargısal görüşlerde oybirliği ile benimsenen görüşe göre; borçlu tarafından açılmış olan bir menfi tespit davası davalı alacaklı yararına sonuçlanır, yani reddedilirse (İİK.nun 72/3. maddesi hükmünün doğal sonucu olarak); davacı (borçlu bulunmadığını) kanıtlayamamış ve böylece maddi hukuk açısından borcun varlığı tespit edilmiş olur ki, borçlu için ileride bir istirdat davası açma yolu ve imkanı da artık kapanmış bulunur.Hemen belirtmek gerekir ki, icra mahkemesi kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı borçlunun itirazı üzerine duran ilamsız icra takibi için davalı alacaklı tarafından açılan itirazın kaldırılması davasında icra hukuk mahkemesince verilen “red” kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Zira, ortada kesinleşmemiş bir takip bulunsa da alacaklı, zamanaşımı süresinde ilamsız takibin dayanağı senede dayanarak alacak ya da itirazın iptali davası açmak hakkına sahiptir. İcra hukuk mahkemesinde, alacağın dayanağı olan adi yazılı gayrimenkul alım satım sözleşmesi sadece İİK’nun 68/1 maddesi yönünden incelenmiştir. Davacının bu sözleşme nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı hususunda genel hükümlere göre inceleme yapılarak verilmiş ve kesinleşmiş maddi anlamda bir kesin hüküm bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, davacı borçlunun ilamsız takibin dayanağı olan sözleşme nedeniyle davalı alacaklıya karşı borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davacı mirasçıları yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.