Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/21284 E. 2015/28110 K. 01.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21284
KARAR NO : 2015/28110
KARAR TARİHİ : 01.10.2015

MAHKEMESİ : Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/12/2013
NUMARASI : 2013/144-2013/700

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, vekili olan davalı avukatın Eskişehir 7. İcra Müdürlüğü’nün 2012/11092 Esas sayılı icra takibini başlattığını, 16.02.2012 tarihinde bu dosya nedeniyle icra veznesine yatırılan 47.159,13-TL’yi çekmesine rağmen paranın henüz tahsil edilmediği şeklinde bilgi verdiğini, 11 ay boyunca paranın davalının zimmetinde kaldığını, icra takibinin borçlusunun takip esnasında vefat etmesine rağmen davalının mirasçılara muhtıra göndermeden para çekmesi nedeniyle mirasçıların İcra Hukuk Mahkemesi kararı ile reddiyat işlemini iptal ettirdiklerini ve bu nedenle malvarlığına haciz konulduğunu, davalı yüzünden alacaklı olduğu dosyada borçlu durumuna düştüğünü, davalıyı haklı olarak azlettiğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinde icra dosyasına 35.000-TL ödenerek borcun tamamına haksız itiraz edildiğini ileri sürerek bakiye kalan 12.159,13-TL asıl alacağa ilişkin itirazın iptaline ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, ahzu kabza yetkili olduğunu, davacının dava konusu icra dosyası dışında başka dosyalarını da takip ettiğini, bu dosyalar nedeni ile toplam 14.200,00-TL vekalet ücreti alacağı bulunduğunu, tahsil harcı düşüldüğünde icra dosyasından çekilen paranın 45.450,93-TL olduğunu, vekalet ücreti mahsup edildiğinde 31.450,00-TL bakiye kaldığını, işlemiş faizini de ekleyince 34.000,00-TL olduğunu, davacıdan alınan 1.000,00-TL masrafta eklenince toplam 35.000-TL nin 24.01.2013 tarihinde davacının hesabına yatırıldığını, haksız azil nedeniyle hapis hakkını kullandığını ve bakiye bu meblağı davacıya iade ettiğini, daha sonra takip yapıldığını öğrenerek itiraz ettiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davalının Eskişehir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2013/125 E. sayılı dosyasında 10.450,93 TL’lik asıl alacağa yaptığı itirazın iptali ile takibin bu bedel üzerinden devamına, alacak likit olmayıp yargılamayı gerektirdiğinden davacının icra inkar tazminat isteminin reddine, davacının kötü niyetli takip yaptığı kanıtlanamadığından davalının tazminat isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Avukatın, vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu’nun 505. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 389.) ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, vekil, adı geçen Kanunu’nun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.
“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu’nun 506. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.
Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacının, davalıyı Eskişehir 7. Noterliği’nin 22.12.2011 tarihli genel vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği, davalının Eskişehir 7. İcra Müdürlüğü’nün 2011/11092 sayılı dosyasında davacı adına yaptığı takipte tahsil ettiği 45.450,93 TL’yi yaklaşık 11 ay uhdesinde tutup davacıya ödemediği, usulüne uygun takip işlemleri yapmadığı, vekalet görevinde gereken özen borcunu yerine getirmediği, kusur ve ihmalinin bulunduğu, bu açıdan davacının davalıyı azletmesinin haklı nedenlere dayandığı tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi mahkemeninde kabulündedir. Ancak davalının davacının vekili sıfatı ile başkaca dosyaları da takip ettiği ve haklı azle neden olan dosya ve bu dosyadaki hata nedeniyle açılan diğer dava dosyaları dışında azil tarihinden önce sonuçlanmış dava dosyalarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, bu dosyalar yönünden davalının hakettiği vekalet ücretinin hesaplanması ve davacının alacağından mahsup edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 01.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.