Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/21174 E. 2014/32287 K. 20.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21174
KARAR NO : 2014/32287
KARAR TARİHİ : 20.10.2014

ESAS NO : 2014/21174
KARAR NO : 2014/32287

İ.. Ü.. vekili avukat Ş. Y.. ile T.. A.. vekili avukat H. D.. aralarındaki dava hakkında Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) verilen 30/01/2013 tarih ve 2012/377-2013/53 sayılı hükmün Dairenin 25.12.2013 tarih ve 2013/11653-2013/32764 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.
KARAR
Davacı, davalı bankadan 13.10.2009 tarihinde 36 ay vadeli olarak 30.000.00.TL tüketici kredisi kullandığını, taksitlerin maaş hesabından alındığını, 19.08 2011 tarihinde emekli olduktan sonra da bankanın emekli maaşının tamamını kredi borcuna aktararak el koymaya devam ettiğini, emekli maaşının 5510 sayılı Yasanın 93. maddesi gereğince haczedilemeyeceğini ileri sürerek emekli maaşından bloke yoluyla kesinti yapılan 10.300.00.TL’ nın iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacı hakkında bir takip ve haciz bulunmadığını, emekli olmadan önce kullanılan kredi üzerine sözleşmesinin 15. maddesi gereğince bankanın hapis hakkı bulunduğunu, davacının talebinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dairemizin 2013/11653-32764 sayılı ilamıyla “davacının 2011 yılı Ağustos ayında emekli olduktan sonra davalı tarafından kredi taksitlerinin emekli maaşından tahsil edilmesine muvafakati bulunmaması nedeniyle kesinti yapılan emekli maaşı miktarı saptanarak, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekçesiyle hükmün bozulmasına” karar verilmiş bu kez davalı banka karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Dava davacının davalı bankada bulunan emekli maaşından bankaca yapılan kesintilerin iadesi isteminden kaynaklanmaktadır.17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı yasanın 56.maddesi ile değişik 5510 sayılı yasanın 93.maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88.maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” Hükmü bulunmaktadır. İİK.nun 83/a maddesindeki “İİK.nun 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir” hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanunun 32.maddesi ile değişik 5510 Sayılı SGK.nun 93/1.maddesinde, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin
Taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü tarafından reddedileceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK.nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 Sayılı Yasanın 93.maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde borçlu haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacı, davalı bankadan maaşla çalıştığı sırada 13.10.2009 tarihinde 36 ay vadeli 30.000.00.TL tüketici kredisi kullanmıştır. Sözleşmenin imzalandığı tarihte emekli maaşlarının haczedilemeyeceğine ve 5838 sayılı yasaya ilişkin düzenlemeler de yürürlüktedir. Taraflarca imzalanan sözleşmenin 15. maddesi gereğince borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve bloke hesapları üzerinde hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya verdiği, davacının emekli olması halinde maaşının ½ oranında kesilmesine muvafakat ettiği açıktır. Banka bloke yetkisini ancak davacının borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemediği takdirde kullanacaktır. Nitekim borçlunun mahkemedeki beyanından emekli olduktan sonra bir aylık taksidi ödememesi üzerine maaşının üzerine bloke konulduğu anlaşılmıştır.
Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşmenin 15. maddesi gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak emekli maaşının ½ sine bloke konulması ve diğer teminat öngören hükümlerin haksız şart olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Zira davacı sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Bu nedenle bir alacağın rehinle teminat altına alınması yerine borçlunun emekli maaşından kesinti yapılmasını tercih ederek borca aykırılık halinde aylığa bloke konmasına muvafakat etmenin sözleşmenin bir şartı haline getirilmesinde emredici hukuk kurallarına aykırılık bulunmadığı gibi haksız şart olarak kabulü de mümkün değildir.
Öte yandan davalı banka, kesintileri kredi sözleşmesine istinaden yapmıştır. İcra müdürü tarafından yapılmış bir haciz de bulunmamaktadır. Bu durumda davacının dava tarihine kadar da blokeli hesaptan tahsilat yapılmasına karşı çıkmadığı dikkate alındığında borcun ödenmemesi üzerine bankanın, sözleşmedeki aylığa ve davacının emekli olması halinde maaşına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığının kabulü gerekir.
Kaldı ki, davacı borcun büyük bir kısmını da ödemiştir. Sözleşme ifa edilip ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin borç ödendikten sonra sözleşme bedellerinin iadesini istemek iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz. (TMK m.2) Tüketicinin sözleşmeyi feshetmeden ödediği taksitlerin tamamını geri istemesi hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Ne var ki bankanın sözleşme hükmüne göre emekli maaşının yarısını tahsil etmesi gerekirken tamamına el koyması yanlıştır. Hal böyle olunca mahkemece tarafları bağlayan bu hükme göre iadesi gereken tutarın bilirkişi incelemesiyle belirlenmesi ve sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup kararın bu gerekçeyle bozulması gerekirken yazılı gerekçe ile bozulması doğru olmayıp davalı bankanın karar düzeltme talebinin kabulüyle yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda izah edilen sebeplerle davalının karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin 2013/11653-32764 sayılı bozma kararının gerekçesi değiştirilerek mahkeme kararının BOZULMASINA peşin alınan 52,40 TL harcın istek halinde iadesine, 20.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.