Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/19545 E. 2014/22576 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19545
KARAR NO : 2014/22576
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

MAHKEMESİ : Körfez 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10/07/2013
NUMARASI : 2013/19-2013/4

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı,11.05.2008 tarihinde dişindeki ağrı üzerine tedavi için davalıya başvurduğunu, davalının bir adet morfin iğnesi yaptığını,fenalaşıp çenesinin kilitlenerek normal fonksiyonunu göremediğini,davalının kas gevşetici yazarak başkaca bir tedavi uygulamadığını,bir hafta kas gevşeticiyi kullanmaya devam ettiğini ancak,hiç bir gelişme göstermemesi üzerine davalıya yeniden müracat ettiğini,davalının kas gevşetici kullanmaya devam etmesini önermesi üzerine ikna olmayarak Kocaeli S.. Çiftliği Devlet Hastanesi’ne gittiğini,burada acil ameliyat olması gerektiği aksi takdirde ölebileceğinin belirtilerek Kocaeli Üniversitesi’ne sevk edildiğini,dişten beyne giden apsenin temizlendikten sonra ameliyat edildiğini,bu arada kilitlenen çeneyi açmak için 4 adet dişinin de kırıldığını,sağlığına kavuşması için bir hafta sonra bir ameliyat daha geçirdiğini,davalının var olan apseyi giderdikten sonra dişi çekmesi gerekirken yanlış tedavi uygulayarak hem bedensel hem de ruhsal olarak büyük bir çöküş yaşattığını,bir yıl geçmesine rağmen hafızasını toparlayamadığını,ameliyat sonrası oluşan izleri ve kırılan dişleri yaptıracak maddi gücü olmadığını ileri sürerek,fazlası saklı 5.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının tedavisinde yapılması gereken her türlü tıbbi işlem ve müdahalenin yapıldığını,hiçbir kusurun bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece,davanın reddine karar verilmiş;hüküm,davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı diş hekimi tarafından ağıran diş tedavisi için oluşan apsenin tedavi edilmeden morfin 2014/19545-22576
Yapılması sonucu mevcut apsenin beyne doğru gitmesi nedeniyle iki kez ameliyat olduğunu, hem bedensel hem de ruhsal olarak büyük üzüntü ve çöküş yaşadığını,ameliyatlardan sonra hafızasını toparlayamadığını, oluşan izleri ve kırılan dişleri yaptıracak maddi gücü olmadığını ileri sürerek,maddi ve manevi zararının tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır.
Borçlar Kanunu’nun vekâlet akdini düzenleyen 502 ve devamı maddeleri uyarınca davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.Vekil vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur.Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır.Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup,en hafif kusurunda bile sorumludur. (TBK.nun 395 ve 396. md.) O nedenle,doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm Şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir.Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören doktor olan vekilden tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir.Gereken özeni göstermeyen vekil,TBK.nun 510/1. maddesi hükmü uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmamalıdır.
Önemli bir diğer düzenleme de Avrupa Biyotıp Sözleşmesidir. Bu sözleşme 9.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu sözleşmenin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; “Bu sözleşmenin tarafları, tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacak ve biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayırım yapmadan herkesin, bütünlüğüne ve diğer hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini güvence altına almakla yükümlüdürler.”
Sözleşmenin 4. maddesinde ise, “Meslek Kurallarına Uyma” başlığı altında; “Araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” denilmektedir.Sözleşme iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir.Bu durumda, her türlü tıbbi müdahalenin mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olması benimsenmiştir.
Yukarıda izah edilen açıklamalar ışığında somut olaya bakılacak olursa;davalı diş hekiminin mevcut apseyi tedavi etmeden davacıya morfin iğnesi yapması sonrası davacının iki kez ameliyat,tedavi ve müdahalelere maruz kaldığı anlaşılmaktadır.
Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu’nun 26.10.2011 tarihli raporuna göre;”…sol temporal bölgede mevcut apsenin üst sol altı numaralı diş kaynaklı olduğunun kesin tıbbi delillerinin bulunmadığı …” açıklanmıştır.Ancak,davacının ameliyatını gerçekleştiren Doç.Dr.İ.. A.. duruşmada;uzman bilirkişi sıfatıyla görüşü alınmak amacıyla dinlenmiş,mahkemeye görüş olarak belirttiği beyanında,”… ortodontist ve enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının da görüşüne başvurulması gerektiğini…” ifade etmiştir.Bu uzman görüşü karşısında,adli tıp raporunun hüküm için yeterli olmadığı analşılmaktadır.O halde mahkemece,üniversiteden ortodontist ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı öğretim üyelerinden oluşturulacak konusunda yetkin,akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan yukarıda açıklanan hususlarda nedenlerini açıklayıcı,taraf,mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak,sonucuna göre bir karar vermelidir.Mahkemenin bu yönleri göz ardı ederek,eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 24,30 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.