Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/19526 E. 2014/33192 K. 30.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19526
KARAR NO : 2014/33192
KARAR TARİHİ : 30.10.2014

MAHKEMESİ : Kemalpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/06/2013
NUMARASI : 2011/155-2013/282

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, davalıya 31.08.1995 ve 15.03.1999 tarihli harici sözleşmeler ile taşınmaz sattığını, satış bedelini aldığını, davalının,“Buralardan parselasyon geçerse taşınmazları bana vermeyebilirsin, cezai şart belirleyelim.” diyerek bir kağıt imzalattırdığını, daha sonra bu belge ile aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının okuma yazma bilmemesinden faydalanarak kendisine hile ile senet imzalattırdığını ödeme emrinin tebliği ile öğrendiğini ileri sürerek senet ve icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının haricen satmış olduğu tarlaları başkalarına satmasına izin vermediğini, bu nedenle tarlaları davacıya geri verdiğini ancak satış bedelinin iade edilmediğini, davacının satış tarihlerinde ödediği bedelin karşılığı olarak kararlaştırdıkları 30.000 Amerikan Doları değerindeki senet imzalayarak kendisine verdiğini, senedin davacının yanında düzenlendiğini ve davacı tarafından isim ve soyisim yazılarak imzalandığını, davacının okuma yazma bildiğini, borçtan kurtulmak amacı ile bu davayı açtığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2011/554 Esas sayılı takip dosyasına konu borç olan 45.378,00-TL den 7.181,61-TL’nin mahsubu ile 38.196,39-TL’sinden borçlu olmadığının tespiti ile takibin borçlu olmadığı tespit edilen 38.196,39-TL’lik kısmının iptaline, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kambiyo senedine dayanarak kambiyo senetlerine mahsus yol ile başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Davacı, davalıya 31.08.1995 ve 15.03.1999 tarihli harici sözleşmeler ile taşınmaz sattığını, satış bedelini aldığını, davalının,“Buralardan parselasyon geçerse taşınmazları bana vermeyebilirsin, cezai şart belirleyelim.” diyerek bir kağıt imzalattırdığını, daha sonra bu belge ile aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının okuma yazma bilmemesinden faydalanarak kendisine hile ile senet imzalattırdığını ödeme emrinin tebliği ile öğrendiğini ileri sürerek senet ve icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş; davalı ise davacının haricen satmış olduğu tarlaları başkalarına satmasına izin vermediğini, bu nedenle tarlaları davacıya geri verdiğini ancak satış bedelinin iade edilmediğini, davacının satış tarihlerinde ödediği bedelin karşılığı olarak kararlaştırdıkları 30.000 Amerikan Doları değerindeki senet imzalayarak kendisine verdiğini, senedin davacının yanında düzenlendiğini ve davacı tarafından isim ve soyisim yazılarak imzalandığını, davacının okuma yazma bildiğini, borçtan kurtulmak amacı ile bu davayı açtığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, açıkça aşırı yararlanmanın vakıaları bildirilip hukuki sebepler kısmında madde ve hukuki ismi ile belirtilmemiş olması davanın genişletilmesi kapsamında görülmeyerek, davacının yaşlı ve iyi görmeyen bir kimse olduğu, az derecede okuma yazma bildiği, TBK’nun 28. maddesindeki şartların gerçekleştiği, edimler arasında aşırı oransızlık bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalının 15.09.2007 keşide ve 15.05.2010 vade tarihli, keşidecisi davacı, lehtarı davalı olan 30.000 Amerikan Doları değerindeki bono ile Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2011/554 Esas sayılı icra dosyasında kambiyo senetlerine mahsus icra yolu ile davacı aleyhine takip başlattığı, bonodaki keşideci imzasının davacıya ait olduğu, davacının 31.08.1995 ve 15.03.1999 tarihli adi yazılı sözleşmeler ile davalıya haricen taşınmaz sattığı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı, bononun okuma yazma bilmemesinden faydalanarak ve hile ile kandırılarak imzalatıldığını ileri sürmüştür. Davacının senet tanziminden önce resmi kurumlara “Okudum” yazarak imzalar attığı, okuma yazma bilmediğine dair mühür beyannamesinin icra takibinden sonra alındığı, dinlenen tanıkların ise bu konuda görgüye dayalı bir bilgilerinin bulunmadığı, bu durumda senedin hile ile imzalatıldığının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Senet altındaki imza davacıya ait olduğuna ve davalının tanık dinletilmesine muvafakatı bulunmadığına göre davacının iddiasını HMK’nun 200 vd. maddeleri gereğince senetle ispatlaması gerekir.
Davacının iddiasını yasal ve yazılı delillerle kanıtlayamadığı, davalıya yemin teklif ettiği ve davalının “Daha önceden zilyetliğini devraldığım arazi parçasını geriye satmak, zilyetliğini geri vermek konusunda davacı ile karşılıklı olarak anlaştık. Arazi parçasının değerini karşılıklı olarak 30.000 Amerikan Doları olarak birlikte belirlediğimize ve bu rakamı kendi kendime belirlemediğime, bu rakamı davacının kabul etmesi üzerine senede yazdığıma, davacının imza attığı esnada kambiyo senedi imzaladığını ve 30.000 Dolar borçlandığını kesinlikle biliyor olduğuna, senedi aramızda bir güvence olması bakımından bir sözleşme yapıldığı izlenimi uyandırarak davacıyı kandırarak imzalatmadığıma“ şeklinde yemin ettiği anlaşılmaktadır. HMK’nun 227/2 maddesinde; Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez.” hükmü mevcuttur. Hal böyle olunca mahkemece, davacının iddiasının yasal delillerle ispatlanamadığı ve senedi imzalamakla taraflar arasındaki borcun yenilendiği gerekçesiyle davanın tamamen reddine karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ve davalının yemininden sonra bilirkişiden rapor alınarak edimler arasında aşırı orantısızlık bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.