Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/17950 E. 2014/16994 K. 02.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17950
KARAR NO : 2014/16994
KARAR TARİHİ : 02.06.2014

MAHKEMESİ : Babaeski Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ : 21/05/2013
NUMARASI : 2012/488-2013/266

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, murisi eşi Ü. A. 01.09.2010 tarihinde H.. Ş..nden 10.000TL tutarında kredi kullandığını, hayat sigortası yapıldığını, eşinin 09.07.2012 tarihinde vefat ettiğini, yapılan hayat sigortasına rağmen bireysel kredi sözleşmesine dayalı olarak 33,47TL’lik taksidin ödenmediği gerekçesiyle kendisine ihtar gönderildiğini, bu nedenlerle murisi eşi Ü. A. kullandığı kredi borcunun bakiye kısmının hayat sigortası poliçesinden tahsil edilmesine ve artan miktarın tarafına ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, davacının murisi eşi Ü. A. davalı banka ile imzaladığı 01.09.2010 tarihli, 10.000TL bedelli tüketici kredisi sözleşmesinden kalan bakiye borcun sözleşmenin 11/2 maddesi uyarınca öncelikle hayat sigortası şirketinden tahsil edilmesi gerektiğinden davacının bu aşamada belirtilen kredi sözleşmesi nedeni ile borçlu olmadığının tespitine; Sigorta tazminatından bankaya olan borcun mahsubundan sonra kalan meblağ olursa davacıya miras payı oranında ödenmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Davacı, murisi eşinin davalı bankaya olan bakiye kredi borcunun kendisinden talep edildiğini, oysa hayat sigortası bulunduğundan, sigorta poliçesinden tahsilini, artan miktarın 2014/17950-16964
ise kendisine ödenmesini istemiş; davalı banka ise hayat sigortası poliçesinin banka şubesi tarafından …. ve Emeklilik AŞ adına yapıldığını ve şirketin ise ölüm üzerine sözleşmeden caydığını belirterek, öncelikle husumetinin olmadığını savunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, kural olarak bir hakkı dava etme yetkisi o hakkın sahibine ait olup, buna aktif husumet denilir. Bir hakkın kendisinden istenebilecek durumunda olan yani hakka uymakla yükümlü kişi ise borçlu kişi olup, buna da pasif husumet denilir. Bir davada gerek aktif ve gerekse pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı mahkemece öncelikle ve re’sen gözetilecek hususlardandır ve şayet husumet ehliyeti yok ise, dava bu sebep ile reddedilir. Hal böyle olunca, uyuşmazlığın önce sigorta hukukuna göre değerlendirilmesi ve husumetin sigorta şirketine yöneltilmesi, bu nedenle davalıya yönelik açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.