Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/16261 E. 2014/40858 K. 18.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16261
KARAR NO : 2014/40858
KARAR TARİHİ : 18.12.2014

MAHKEMESİ : Erzurum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/02/2014
NUMARASI : 2013/396-2014/77

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, Ağrı İlinde S.Eczanesi unvanı ile eczacılığa devam ettiğini, protokolün eczacıların hangi şartlarda ilaç satışı yapacağını, SGK’nın hangi şartlarda ve sürelerde eczacıya ilaç bedelini ödeyeceği ve hangi durumlarda kesinti yapılacağını öngördüğünü, sözleşmeye göre aylık olarak SGK’ya eczacı, reçetelerini ve faturasını sunduğunu, SGK’nın ise bunları kontrol edip hatalı reçeteler hususunda öncelikle eczacıyı uyarmakta ve bir kısım reçeteleri iptal ederek iade ettiğini, eczacıdan bu reçeteleri düzeltmesini istediğini, eczacının ilgili reçeteleri düzeltmemesi halinde ise gerekti kesintileri yaparak eczacının hak edişini ödediğini, düzeltmelerin yapılması halinde ise eczacıya iptal edilen reçeteler ile ilgili de ödeme yaptığını, bu inceleme iade iptal , kesinti prosedür için sözleşmede getirilen sürenin ise protokolün 4.3 maddesine göre 60 gün olup, kurumunda bu süre içinde incelemesini tamamlayıp, kesinti yapılacak ise yapması gerektiğini, 2010 yılından 2012 yılına kadar ki hatalı reçetelerini düzeltme imkanı vermeden süresinde uyarı mesajı göndermeden yaklaşık 280.000 TL hak edişinin kesildiğini, kesintilerin tamamı için doz aşımının gerekçe gösterildiğini, SGK’nın hatalı işlem yaptığını, kesintilerin sözleşmeye aykırı olduğunu ileri sürerek davanın öncelikle , kesinti işlemi sözleşmenin 4.3 maddesine göre 60 gün içinde yapılmadığından usulsüz sözleşmeye aykırı olduğundan kaldırılmasını, bunun mümkün olmaması halinde, kurumun yaptığı haksız kesinti işleminin yaptığı düzeltmeler sonrasında, tamamen mi yoksa kısmen mi haksız olduğunun bilirkişi marifeti ile tespitini, banka hesap bilgileri de istenerek bu kesintinin iki kez yapılıp yapılmadığının hem döneminde hem de haziran 2012 ‘den sonra toplu olarak tespiti ile ikinci kez kesinti olmuş ise ikinci kesintinin iptalini, 4 nolu talebi çerçevesinde kesintinin tamamen haksız çıkması halinde kesinti işlemin tamamen iptalini, kısmen haksız çıkması halinde kalan kısım için kesinti işleminin iptalini istemiştir.
Davalı, davacının kuruma fatura ettiği reçetelerin tamamının 2012 yılı öncesine ait olduğunu, 2012 yılı öncesinde tabi olunan protokolün 2009 yılı protokolü olduğunu, 2009 yılı protokolüne göre davacının kurumlarına 60 gün içinde reçete kontrolünü tamamlayamadığını belirttiğini, 60 günlük süreye uymamakla davacıyı herhangi bir hak kaybına uğratılmadığını, reçetelerin kontrol işleminin tamamlanması gereken 60 günün sonunda kurumlarının ilgili eczaneye avans olarak fatura bedelinin tamamını ödediğini, dava konusu reçetelerin 60 günlük süre içinde incelenmiş olsaydı da söz konusu reçetelerde yine aynı kesinti olacağını, süresinde incelenmemiş olmasının ödenmeyecek bir reçete için ödeme hakkı doğurmayacağını, kurum müfettişi tarafından düzenlenen raporda davacı eczacının hak sahiplerine gerekli olan dozların çok üzerinde reçete girişi yaptığı, girmiş olduğu bu reçetelerde yazılı bulunan ilaçları hastalara vermediği ve kurumlarına fatura ettiğinin tespit edildiğini, dava konusu olay hakkında 2012 yılı protokolünün uygulanamayacağını, işlemlerin 2009 yılı protokolü çerçevesinde değerlendirildiğinde işlemlerinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, eczacının hak kaybına uğratılmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, davalı kurumun 2009 yılı protokolü 4.3.1 maddesi hükmüne aykırı işlemden dolayı 148.392,92 TL asıl, 43.151,40 TL faiz olmak üzere davacıdan yapmış olduğu toplam 191.544,32 TL kesinti işleminin iptaline karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dava, eczacılık sözleşmesi çerçevesinde uygulanan kesintinin haksız olduğu iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir. Davacı, davalı kurumun sözleşmede kararlaştırılan prosedüre uymaksızın geçmişe dönük olarak usulsüz reçete fatura edildiği gerekçesiyel hakedişlerinden haksız kesinti yapıldığını ileri sürmüş, davalı ise ihtilafın 2009 protokolü hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiğini, buna göre 60 günlük sürede reçetelerin kontrolü yapılamamış olsa da bu sürenin bitiminde avans olarak tüm bedelin eczacıya ödendiğini, devamında davacı eczanenin usulsüz işlemlerinin dikkat çekmesi üzerine yapılan müfettiş soruşturması ile eczanece kurumu açıkça zarara uğratan eylemlerin gerçekleştirildiğinin anlaşıldığını ve ödenmesi mümkün olmayıp avans olarak davacıya verilen reçete bedellerinin sonraki hakedişlerden kesinlmesi suretiyle geri alındığını, uygulanan işlemde sözleşmeye ya da yasaya aykırı herhangi bir yönün bulunmadığını savunmuştur.
Öncelikle eczacılık sözleşmesinden kaynaklı taraflar arasındaki ihtilafın hangi sözleşme dönemi hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği irdelenmelidir. Buna göre, kurumun usulsüz olduğunu ileri sürdüğü reçetelerin tarihleri itibari ile 2009 yılı protokolü hükümlerine tabi olduğu dikkate alındığında, kesintinin sonraki protokol döneminde yapılmasının davacının ileri sürdüğü gibi 2012 protokolü hükümlerinin uygulanmasını gerektirmediği, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere ihtilafın 2009 protokolü kapsamında değerlendirileceği açıktır.
2009 tarihli Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İalaç Teminine İlişkin Protokolün 3.2.maddesinde reçete muhteviyatı ilaç bedellerinin eczaneye ödenebilmesi için; reçetelerin hangi özelliklerde olması ve ekinde hangi belgelerle bulunması gerektiği açıkça düzenlenmiştir.
Davalı kurum işlemine konu 93214 sayılı kapsamlı ve ayrıntılı soruşturma raporunda özetle, psikiyatrik aynı ilaçların dikkat çekici dozda kuruma fatura edildiğinin anlaşılması üzerine başlatılan incelemede, özellikle arkasında ilacı teslim alan kişi adının aynı olup imzaların farklı olduğu reçetelerde yoğunlaşılarak yapılan soruşturmada, reçetede ismi olan bir kısım hekimlerin reçetedeki imzanın kendisine ait olmadığını belirtmesi, bir kısmını imzayı kabul etmekle birlikte hastaları görmeden psikolojik rahatsızlığı bulunan kişilerin tedavi gördüğü bakım merkezlerinin görevlilerinin talebi üzerine toplu şekilde reçete yazdıklarını ifade etmesi, bu bakım evlerinde çalışan kişilerin ifadelerinde kurum müdürünün talimatı ile sürekli davacı eczaneden ilaçları aldıklarını, ilaçların beyana göre yazıldığını, fazla fazla alınan ilaçların kurumda muhafaza edilerek ihtiyaç hasıl oldukça hastalara verildiğini ikrar etmesi, bazı ilaçların SUT ve ilgili mevzuat gereğince ancak uzman hekimce yazılabilecekken yetersiz hekim tarafından yazılan reçetelerin de kuruma fatura edildiğinin anlaşıldığı gibi pek çok usulsüzlük tespit olunmuş, her ne kadar bu eylemler protokolün 3.2.(reçetelerin ödenmesi için aranan şartlar), 6.3.3.(Eczanenin Kuruma fatura ettiği reçetelerde bulunması gereken ve reçete muhteviyatı ilaçların reçete sahibine yada yakınına teslim edildiğine ilişkin imzanın, reçete sahibine veya ilaçların teslim edildiği yakınına ait olmadığının tespit edilmesi), 6.3.10( Hasta veya hasta yakınına teslim edilmeyen ilaçlara ait fiyat kupürlerinin yer aldığı reçetelerin Kuruma fatura edildiğinin tespiti), 6.3.19 (Eczacı yada eczane çalışanlarınca Kurumu zarara uğratmak amacıyla kasıtlı olarak Kuruma sahte ilaç fiyat kupürü veya sahte reçete veya sahte rapor fatura edildiğinin tespiti) ve devam eden maddelere aykırılık teşkil etmesi nedeniyle cezai yaptırım ve fesih neticesini doğuracak mahiyette ise de 2012 protokolü hükümleri nedeniyle artık cezai işlemlerin uygulanamayacağı ancak usulsüz, sahte reçetelerin ödenmiş ve kurum zararı doğuran bedellerinin iadesinin istenmesi gerektiği mütalaa edilmiştir.
Mahkemece bilirkişi incelemesi yapılmış, Sağlık Bakanlığı Eski Müfettişi ve SGK Uzmanı A.İ. K.’na ait 23.1.2014 tarihli raporda, iddia, savunma, soruşturma dosyası muhteviyatı özetlenmiş ve sadece “reçeteyi yazanın hekim olduğu, ilaçları verenin de eczacı olduğu, eczacının hekim tarafından yazılan ilaçları sorgulama hakkına sahip değildir. Eczacının reçeteye hekim ne yazdı ise sigortalıya ilaçları vermekle yükümlüdür. Eczacı sisteme girip sisteminde reçete muhteviyatı ilaçları uygun gördü ise eczacının bir kusurunun bulunmadığı” şeklindeki mütala ile davalı kurumun yaptığı kesintinin yerinde olmadığı bildirilmiş, rapor hükme esas teşkil etmiştir. İş bu raporun, taraf itirazlarını karşılamadığı, soruşturma dosyasında tespit olunan ve yukarıda örnekleme suretiyle izah edilen pek çok usulsüzlük iddiasını tek tek irdelemediği, uzmanlık gerektiren bir konuda hiçbir teknik inceleme ve tespit içermediği, Yargıtay ve taraf denetimine açık olmayıp bu haliyle hüküm tesis etmeye elverişli olmadığı açıkça görülmekteyken mahkemece konusunda uzman başka bir bilirkişi heyetinden kapsamlı, her türlü şüpheyi ve soruyu bertaraf edebilecek mahiyette rapor alınması gerekirken, yetersiz bu rapora dayanılarak hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.