Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/15838 E. 2014/35065 K. 10.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15838
KARAR NO : 2014/35065
KARAR TARİHİ : 10.11.2014

MAHKEMESİ : Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/05/2013
NUMARASI : 2009/488-2013/314

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili, müvekkilinin eşi olan A… Ç..’nun davalı klinikte doğum yaptığını ve kızı Rumeysa’nın dünyaya geldiğini, doğumu davalı doktor A.. Ö.. ile ebe H.. F..’nın gerçekleştirdiklerini,ancak doğum raporuna davalı doktor M.. T..’ın kaşesinin vurulduğunu, doğumdan sonra çocuğun sürekli ağlaması ve kolunu oynatamaması üzerine sağlık kuruluşlarına başvurduklarını ve “sağ brakial plektus doğumsal yaralanması” teşhisinin konulduğunu ve özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %50 olarak belirlendiğini,doğum sırasında sağ kolda sinir zedelenmesi oluşmasına davalıların neden olduğunu belirterek; çocuğun tedavisi ve hayatı boyunca sağ kolunu kullanamayacak olması nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere , 10.000TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davalılardan Başaran Klinik yönünden davalının tüzel kişiliği olmadığından davanın sıfat yokluğundan reddine,diğer davalılar yönünden Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulunun raporuna dayanılarak subüt bulmaması nedeniyle davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davacının eşi A.. Ç..’nun davalı klinikte davalıların gerçekleştirmiş olduğu normal doğum sırasında gerekli özen ve ihtimamı göstermemeleri nedeniyle bebekte “sağ brakial plektus doğumsal yaralanmasına” neden oldukları iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istemine yöneliktir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle vekil konumunda olan ve ameliyatı gerçekleştiren/tedaviyi yapan doktorun bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmesi gerekir.
Mahkemece, Adli Tıp Kurumu raporuna itibar edilerek, bu yaralanmanın normal doğumun komplikasyonu olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de, bu olgular karşısında, Adli Tıp Kurumu raporunun olayda davalıların kusurlu olup olmadığının tespitine yeterli olmayıp davacıların iddialarını karşılamaktan uzak olduğu ve hükme esas alınamayacağı anlaşılmaktadır.Dosyada mevcut kadın doğum uzmanından alınan bilirkişi raporunda da doğumun tam teşekküllü bir doğum kliniğinde,kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bir hekimin gözetimi ve sorumluluğu altında yaptırılmamış olmasına zemin hazırlayanların kusurlu olduğunun belirtilmiş olduğu anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, davacının davalı klinikteki doğumuna ilişkin tüm belgeler, raporlar ve bütün kayıtlar getirtilerek,davalı kliniğin olay tarihi itibariyle hangi tür hastalara bakacağı,hangi branşlarda faaliyet izni olduğu,kaç doktor çalıştırdığı,kadın doğum uzmanı çalıştırıp çalıştırmadığı,kadın doğum branşında faaliyet gösterme izni olup olmadığı hususları araştırılarak, tüm dosya birlikte gönderilip, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, Öğretim Üyelerinden oluşturulacak aralarında iki Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanın da yer alacağı akademik kariyere sahip bilirkişi kurulundan, yapılan normal doğum işleminin tıp bilimi açısından yeterliliği hususunda, davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalıların kusurlu olup olmadığı belirlenmeli, sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemenin bu yönleri göz ardı ederek, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.