Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/1510 E. 2014/20959 K. 25.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1510
KARAR NO : 2014/20959
KARAR TARİHİ : 25.06.2014

MAHKEMESİ : Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/09/2013
NUMARASI : 2011/771-2013/752

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 2005 yılında bir icra takibi nedeniyle vekilliğini üstlenen davalı avukatın vekalet ilişkisini kötüye kullanması nedeniyle 24.06.2011 tarihinde azledildiğini,aynı tarihte Büyükçekmece 4 Noterliği’nin 34026 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile şirketin bilgi ve onayı olmadan tahsil edip uhdesinde tuttuğu 185.000,00 TL’nin iadesi için davalıya ihtarname keşide edildiğini, ihtarnamenin davalıya tebliğ edilmesine rağmen ödeme yapılmaması üzerine alacağın tamamı üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının takipten sonra şirket yetkililerinin eline geçen bir mektup gönderdiğini,mektupta 185.014,00 TL tahsilatı kabul ettiğini ancak, bu paranın 133.509,00 TL’sine avukatlık ücreti olarak el koyduğunu,kalan 51.505,00 TL’yi ihtardan sonra takipten önce şirketin banka hesabına gönderdiğini belirttiğini,bunun üzerine şirket kayıtlarında yapılan incelemede davalının başka bir isimle şirket hesabına belirtilen rakam kadar havale yapıldığının anlaşıldığını,davalının takibe itiraz dilekçesinde öne sürdüğü 51.506,00 TL ödeme yapıldığına dair beyanı dışındaki tüm iddia ve savunmalarının gerçek dışı ve hukuka aykırı olduğunu,haklı azlin söz konusu olması halinde vekilin hiç bir şeklide avukatlık ücretine hak kazanamayacağını,davalının 2010 yılının Aralık ayından itibaren 7 ay boyunca vekaleten tahsilat yapıp hiçbir şekilde şirkete bildirmeyerek toplam 185.014,72 TL’yi uhdesinde tuttuğunu,takibe itirazının haksız olduğunu ileri sürerek,itirazının iptali ile % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, avukatlık ücretini ödememe amacı ile kendisine azilname gönderildiğini,işin başlangıcından beri davacı şirket ile aralarında bir güven sorunu yaşanmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davaya dayanak olan Büyüçekmece 1. İcra Müdürlüğü’nün 2011/4862 esas sayılı icra dosyasına davalı tarafın yapmış olduğu yetki itirazının iptaline, esas yönünden borca yönelik yapılan itirazın ise 97.009,00 TL yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden takip tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte devamına, alacak likit olduğundan dolayı % 20 icra inkar tazminatı olan 19.400,00 TL’nin davalıdan tahsiline, reddedilen miktar üzerinden ise 17.600,00 TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmiş;hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı kendisine ait alacağın tahsili için vekaletname verdiği davalı avukatın icra takibine konu olan icra dosyasından 185.000,00 TL tahsilat yapıp bu tahsilattan kendisini haberdar etmediğini,avukata ihtarname göndermesi üzerine bu paranın 133.509,00 TL’sine avukatlık ücreti olarak el koyduğunu,kalan 51.505,00 TL’yi ödediğini, tahsilatın bakiyesi olan 133.509,00 TL’yi ise ödemediğini,davalıyı haklı olarak azlettiğini ileri sürerek,anılan miktarın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmış,davalı ise, söz konusu icra dosyasından tahsil etmiş olduğu miktardan,vekalet ücretini mahsup ederek, kalan miktarı davacıya ödediğini, herhangi bir borcu bulunmadığını savunmuştur.Davalı avukat,vekil olarak tahsil ettiği takip konusu alacağın bir kısmını,vekalet ücret alacağına mahsuben yedinde tuttuğunu,hukuki tanımıyla Avukatlık Kanunu’nun 166. maddesi gereğince “ hapis hakkı ”’ nı kullandığını savunduğuna göre,davada öncelikle hapis hakkının, nasıl ve hangi şartlarda kullanılması gerektiği üzerinde durularak, daha sonra ise somut olay itibariyle bu hakkın, kanunun öngördüğü amaca uygun şekilde ve gereği gibi kullanılıp kullanılmadığı incelenmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki, Avukatlık Kanunu’nun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkı,sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden,ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “ hapis hakkı ” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın,müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi,hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir.Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur.Nitekim, Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde,“ Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler. hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 43. maddesinde de, “ Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” hükmü bulunmaktadır.
Hapis hakkı ile ilgili bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa;davalı avukat tarafından Sivas 2 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2005/202 esas ve 2008/138 karar sayılı dosyası üzerinden açılan itirazın iptali davasının yargılaması sonucunda, 210.000,00 TL üzerinden itirazın iptali ve takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasa gereğince değişen oranlarda faiz uygulanmasına ve % 40 icra inkar tazminatına karar verildiği ve söz konusu kararın Yargıtay denetiminden geçerek de kesinleştiği ve davaya dayanak icra dosyası itibariyle de 2005/2038 esas sayılı takip dosyasıyla icra takibine devam edildiği,11.10.2010 tarihi itibariyle icra emrinin ilgili icra dosyası borçlusuna gönderildiği,fakat icra dosyasında ödeme bulunmadığı,davalı avukatın 24.06.2011 tarihinde azledildiği,B.Çekmece 4.Noterliği’nin 24.06.2011 tarihli 34026 yevmiye numarasıyla da davalıya uhdesinde tuttuğu 185.000,00 TL’nin iadesi için ihtarname gönderildiği ve 27.06.2011 tarihinde davalıya tebliğ edildiği davalının da 51.505,21 TL’yi Garanti Bankası Beylikdüzü şubesindeki hesaba yatırdığı anlaşılmaktadır.
Davalı avukatın, icra dosyasından yapmış olduğu tahsilat tarihinde,kesinleşmiş olan dava nedeniyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının bulunduğu sabit ise de,bu tarih itibariyle hak etmiş olduğu vekalet ücretinin,uhdesinde alıkoyduğu miktardan daha az olduğu, başka bir ifade ile vekalet ücreti alacağından çok daha fazla bir miktarı müvekkiline ödemeyip alıkoyduğu da sabittir. Nitekim mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Bu itibarla dava konusu olayda hapis hakkının usulüne uygun olarak kullanılmadığı,davalı avukatın hak ettiği vekalet ücreti kadar değil, bundan fazlasını alıkoyarak, Avukatlık Kanunu ve meslek kurallarına aykırı davrandığı açıktır. O halde davalının,bu durumu öğrenen müvekkili tarafından 24.06.2011 tarihli ihtarla azledilmiş olması da, haklı azil niteliğindedir.
Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “ Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir.Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup,bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir.Somut olayda da davalı avukatın davacı müvekkili adına,hükme esas alınan bilirkişi raporundaki tespite göre ” 09.12.2010 tarihinden itibaren muhtelif tarihlerde” tahsilatlar yaptığı anlaşılmaktadır.Ancak bu tahsilatları davacı müvekkiline ödemediği, bilahare davacının ihtarı üzerine,yukarıda açıklandığı üzere hak ettiği vekalet ücretinden fazla olan kısmı uhdesinde tutarak sadece 51.505,21 TL’yi ödediği sabit olduğuna göre Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre bu durumda yani haklı azil halinde ücret talep edilemeyeceğinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması,usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3-Bozma sebebine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm temyiz itirazlarının reddine,(2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA,(3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmediğine, 4.968,68 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan 1.658,00 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.