Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/12732 E. 2014/19597 K. 18.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12732
KARAR NO : 2014/19597
KARAR TARİHİ : 18.06.2014

MAHKEMESİ : Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/05/2013
NUMARASI : 2011/728-2013/444

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacılar, avukat olduklarını, davalı İ.. K..’ nın 06.07.2009 tarihinde verdiği vekaletname ile 21.07.2009 tarihinde davalı İhsan’ ın kardeşi olan diğer davalı H.. K.. aleyhine Konya 6. İcra Müdürlüğü’ nün 2009/8854 Esas sayılı dosyası ile 118.478.75.TL bedelli icra takibinde bulunduklarını, görevlerinin gereklerini yaparken davalıların aralarında haricen anlaştıklarını ve vekalet ücreti ödememek için davalı İhsan’ ın 27.06.2011 tarihinde kendilerini haksız olarak azlettiğini, aralarında yazılı ücret sözleşmesi olmadığını ileri sürerek 12.542.00.TL icra vekalet ücreti ile 12.542.00.TL dava vekalet ücreti alacağı olmak üzere toplam 25.084.00.TL’ nın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Hakan, haricen davacılara 4.300.00.TL ödediğini ancak bu ödemenin icra dosyasına davacılar tarafından bildirilmediğini, diğer davalı ile aralarında sulh olmadıklarını, diğer davalının davacıları azletmesinin kendisini ilgilendirmediğini, davacılar ile diğer davalının sorunlarını kendi aralarında çözmesi gerektiğini belirterek davanın reddini dilemiştir.
Davalı İhsan, davacıların 2 yıl önce masrafını almalarına rağmen icra takibine geç başvurduklarını, geçen uzun süreye rağmen dosyada ilerleme olmadığını, davacıların görevlerini yapmadığını ve haklı olarak azlettiğini, diğer davalı ile sulh olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı H.. K.. yönünden davanın reddine, davalı İ.. K.. yönünden davanın kısmen kabulü ile 5.458.00.TL nın tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı İ.. K.. tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davacılar ile davalı İhsan arasında yazılı ücret sözleşmesi olmadan avukat olan davacıların davalıya hukuki yardımlarda bulunduğu, vekalet ilişkisinin 27.06.2011 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukatlar, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacıların görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Davaya konu yapılan Konya 6. İcra Müdürlüğü’ nün 2009/8854 Esas sayılı takip dosyasında, davalı İhsan lehine davacı avukatlar tarafından toplam 118.478.75.TL’ nın tahsili amacıyla 21.07.2009 tarihinde icra takibinde bulunulduğu, 11.08.2009 tarihinde borçlunun taşınmazı üzerine kaydı haciz talebinde bulunulduğu sonrasında borçlunun arabası üzerine haciz konulması istenildiği ve bunlar üzerine kayden haciz konulduğu, 2010 yılı içinde yapılan son işlemden sonra 15.06.2011 tarihindeki menkul mallara haciz konulması talebi ile 22.06.2011 tarihinde yapılan menkul haczine kadar herhangi bir
İşlem yapılmadığı; dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacı avukatların üzerine aldıkları vekalet görevinin gereklerini tam ve sağlıklı olarak yerine getirmedikleri, davacı avukatların, borçlu ve alacaklı olan davalıların kardeş olmaları nedeniyle davalı İhsan’ ın kaydi hacizlerin dışında fiili haciz yapılmaması, kıymet takdiri ve satış istenmemesi yönünde sözlü talimat verdiğinden dolayı bu yönde çalışma yapmadıkları yönündeki iddialarını yazılı olarak belgelendiremedikleri ve davalı İhsan’ ın vekil olan davacıları 27.06.2011 tarihinde yaptığı azilde haklı olduğunun kabulü gerekir. Nitekim mahkemenin kabulü de bu yöndedir.
Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Bu itibarla somut olayda, sonuçlanıp kesinleşen iş bulunmadığından mahkemece açılan davanın davalı İhsan yönünden de reddine karar verilmesi gerekirken az yukarıda yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3-Bozma nedenine göre davalı İ.. K..’ nın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacıların tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince hükmün davalı İ.. K.. yararına BOZULMASINA, 3. bentte açıklanan nedenle davalı İ.. K..’ nın sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, aşağıda dökümü yazılı 0,90 TL kalan harcın davacıdan alınmasına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.