Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/1262 E. 2014/813 K. 16.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1262
KARAR NO : 2014/813
KARAR TARİHİ : 16.01.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/05/2013
NUMARASI : 2009/6-2013/195

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat A… T..ile davacı vekili avukat E.. E..’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, avukat olduğunu, uzun zamandır davalının vekilliğini yürüttüğünü, davalının en son 7.8.2007 tarihli vekaletname ile kendisini vekil tayin ettiğini, davalının vekili olarak 90 adet icra takibi ve 244 adet dava dosyasında baktığını, davalının gönderdiği 31.1.2008 tarihli ihtarnamesiyle kendisini haksız olarak azlettiğini, vekalet ücreti alacaklarının tahsili amacıyla başlattığı icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, azlin haklı olduğunu, davacının düzenlediği serbest meslek makbuzlarına göre ödemeleri yaptıklarını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dava, haksız azil nedeniyle ödenmeyen vekalet ücreti alacaklarının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine ilişkindir. Taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın çözümü 2014/1262-813
açısından öncelikle yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı durumlarda hangi tarihteki yasal düzenlemenin uygulanacağı açıklığa kavuşturulmalıdır. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun ücrete ilişkin 163 ve 164. maddeleri vekil ile müvekkil arasındaki ücrete ilişkin düzenlemeleri getirmiştir. 1136 sayılı kanunun bazı hükümlerini değiştiren 4667 sayılı Kanun, 2.5.2001 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu kanun yürürlüğe girmeden önceki uyuşmazlıklarda sözleşme var ise, sözleşme hükümleri, yok ise ya da sözleşme geçerli değil ise, 163. maddenin son fıkrası hükümleri uygulanmaktaydı. 163. maddenin son fıkrasında ise “Yazılı ücret sözleşmesi yapılmamış olan hallerde asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Böylelikle, sözleşmenin yapılmamış olması ya da geçersiz olması hallerinde hukuki yardımın başladığı tarihteki asgari ücret tarifesinin uygulanacağı açıktır. Yine 4667 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih olan 2.5.2001 tarihinden itibaren ise, Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin 4. fıkrası uygulanacaktır. Madde sözleşmenin yapılmamış olması halinde “…Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu hallerde, değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır. Değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde ise asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın sonucuna ve avukatın emeğine göre değişmek üzere ücret anlaşmazlığı tarihindeki dava değerinin yüzde beşi ile yüzde onbeşi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir…” düzenlemesini getirmiştir. Bu düzenlemeye göre 2.5.2001 tarihinden sonra hukuki yardıma başlayan avukat emeğine göre yüzde beş ile yüzde onbeş arasındaki bir miktarı ücret olarak hak edecektir. Yine 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda, 20.1.2004 tarihinde 5043 sayılı kanunla değişiklikler yapılmış ve Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin dördüncü fıkrası değişikliğe uğramış ve “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarının incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” düzenlemesi getirilmiştir. Böylece 20.1.2004 tarihinden sonra başlayan hukuki yardımlarda sözleşme bulunmaması halinde ya da sözleşmenin belirgin 2014/1262-813
olmaması, tartışmalı bulunması ya da sözleşmenin geçersiz sayıldığı hallerde ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yirmisi arasındaki bir miktar avukatın emeğine göre verilmelidir. Halen de yürürlükte olan düzenleme bu şekildedir. Geçici 21. madde Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden bu madde ancak 20.1.2004 tarihinden sonra başlayan hukuki yardımlarda uygulanabilecektir.
Özetlemek gerekirse değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde hukuki yardımın başladığı tarihteki yürürlükte olan kanun hükümleri uygulanarak, hukuki yardımın yapıldığı tarih 2.5.2001 tarihinden önce ise asgari ücret tarifeleri, bu tarih ile 20.1.2004 tarihleri arasında hukuki yardım başlamışsa yüzde beş ile onbeş, bu tarihten sonra ise, yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir oran tatbik edilecek, değeri para ile ölçülemeyen davalarda ise avukatlık asgari ücret tarifeleri uygulanacaktır.
Somut olayda, mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda Avukatlık Kanununun 164/4 maddesi hükmü gereğince davacının hak ettiği vekalet ücreti belirlenerek takip edilen dava ve icra takiplerinin %75’inin derdest olması nedeniyle BK.nun 320-390. maddeleri gereğince belirlenen miktardan indirim yapılmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı avukatın davalıya vekaleten 90 adet icra takibi ve 244 adet dava dosyasını takip ettiği taraflar arasında çekişmesizdir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda takip edilen her bir dosya için hukuki yardımın başladığı tarihteki yasal düzenlemeler dikkate alınmadan hesaplama yapılmış olup bilirkişi raporu bu haliyle hüküm kurmaya elverişli değildir. Ayrıca davalı tarafça yapılan aylık ödemeler de dikkate alınmamıştır. Öte yandan vekilin hak ettiği vekalet ücretinden indirim yapılmasına ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığından belirlenecek vekalet ücretinden takdiri indirimde yapılamaz. Hal böyle olunca mahkemece, az yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda ilgili dosyalarda getirtilmek suretiyle inceleme ve araştırma yapılmalı gerektiğinde açıklamalı, taraf,hakim ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu da alınmak suretiyle davacının takip ettiği her bir dava ve icra takibi için hukuki yardımın başladığı tarihteki yasal düzenlemeler doğrultusunda davacı avukatın hak ettiği vekalet ücretleri saptandıktan sonra davalı tarafın aylık ücret şeklinde yaptığı ödemelerle belirlenecek miktardan düşülmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ile yetersiz bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2014/1262-813
2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda birinci bentte açıklanan nedenlerle kararın taraflar yararına BOZULMASINA, ikinci bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 990,00 TL duruşma avukatlık parasının karşılıklı alınarak birbirlerine ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.