Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/125 E. 2014/19152 K. 16.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/125
KARAR NO : 2014/19152
KARAR TARİHİ : 16.06.2014

MAHKEMESİ : Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2011
NUMARASI : 2007/32-2011/536

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacılar, murisleri ile davalıların murisleri arasında yapılan harici sözleşme ile 1004 ada 10 nolu parselin murisleri tarafından satın alındığını,bedelinin tamamen ödendiğini, murislerinin imar affı talebinde bulunarak emlak vergisini ödediğini, davalılar tarafından sürekli tapu devrinin yapılacağına ilişkin güvence verildiğini, ancak devrin yapılamadığını ileri sürerek,satış sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle taşınmazın güncellenmiş kaim değerine karşılık fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000 TL’nin yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı A.. M.. savunmasında,10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini,esasa ilişkin olarak satışa ilişkin belgede satış bedelinin yazmaması nedeniyle bir bedel iadesi talep edilemeyeceğini savunmuştur.
Diğer davalılar davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Tapulu taşınmazların haricen satışı T.M.K. 706., B.K. 213 ve Tapu Kanunun. 26. maddelerine göre geçersiz olup, geçersiz satışlarda herkes aldığını iade ile mükelleftir. Somut olayda davacılar,murisleri tarafından davalıların murislerinden haricen satın alınan taşınmaza ilişkin sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle taşınmazın güncellenmiş kaim değerinin ödenmesini talep etmiş olup,taraflar arasındaki satış sözleşmesinin geçersiz olduğu dosya kapsamından anlaşıldığı gibi taraflar ile mahkemenin de kabulündedir. Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş davacıların murisinin satış tarihinde ödediği satış bedelinin belirlenmesine ilişkin olarak davacıya bu konuda delillerini bildirmek üzere imkan ve süre verilmek suretiyle ödenen satış bedeli belirlenerek,bu ödenen bedelin ödeme tarihinden itibaren ifanın imkansız hale geldiği tarihe kadar ki çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenecek miktara istemle de bağlı kalınarak hükmedilmelidir. Mahkemece açıklanan hususlar gözardı edilerek yanlış değerlendirme ile davanın reddine dair karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacılar yararına BOZULMASINA, 16.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.