Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/12038 E. 2014/38357 K. 03.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12038
KARAR NO : 2014/38357
KARAR TARİHİ : 03.12.2014

MAHKEMESİ : Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2013
NUMARASI : 2010/667-2013/682

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, davalı özel tıp merkezinde davacı N.. Ç..’in kız çocuğu dünyaya getirdiğini, davalı doktorun yanlış, teşhis, tedavi ve doğum yöntemleri nedeniyle bebeğin boyun kısmında aşırı zorlama sonucu sinir sistemi tahrip olduğnu, beyinde hasar oluştuğunu, kusurlu davalıların zararı gidermesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı tutularak 10.000 TL maddi 150.000 TL manevi tazminatın faizi ile ödetilmesini istemişlerdir.
Davalılar, kusur bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, adli tıp raporu gözetilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranma zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafifte olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Somut olayda, dosyada bulunan Adli Tıp Kurumu 3. İihtisas Kurulundan alınan 28/03/2008 tarihli raporda normal doğuma karar verilip sonradan sezeryana karar verilmesinde sağlık personelinin kusurlu bulunmadığı belirtilmiştir. Bu rapora karşı, davacılar yapılan tedavilerin tıbben uygun olup olmadığı, doktor ve çalışanların eylemlerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, doğum sırasında yapılan işlemlerin doğru olup olmadığının tesbiti yönünde itirazlarda bulunmuşlardır. Davacıların itirazları doğrultusunda rapor alınamamıştır. Mahkemece Üniversiteden kadın doğum ve çocuk hastalıkları ve ilgili ana bilim dallarından seçilecek öğretim üyelerinden oluşturulacak unvan bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınarak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan 25,20 TL harcın istek halinde iadesine, 03.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.