Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/11690 E. 2014/13004 K. 22.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11690
KARAR NO : 2014/13004
KARAR TARİHİ : 22.04.2014

MAHKEMESİ : Adana 2. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 03/01/2014
NUMARASI : 2013/708-2014/15

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalıdan daire satın aldığını, taraflar arasındaki sözleşme gereğince taksitlerde yapılacak artış oranına uyulmadığını, böylelikle fazla tahsilat yapıldığını ileri sürerek, fazla tahsilat miktarı olan 1.263.44 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hükmün davalı tarafından temyizi üzerine mahkemenin 25.02.2014 tarihli ek kararı ile karar kesin olduğundan temyiz isteminin reddine karar verilmiş; davalı, bu kez bu kararı temyiz etmiştir.
1-Davacı, davalı TOKİ’den daire satın aldığını, taksit artış yönteminin yanlış belirlendiğini dolayısıyla kendisinden fazla tahsilat yapıldığını ileri sürerek fazla yapılan tahsilat miktarının tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Uyuşmazlık altı aylık dönemlerdeki taksit artış oranının neye göre yapılması gerektiği hususunda olduğundan 1.263.44 TL nin tahsiline ilişkin olarak verilen kararın kesin olduğundan söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle mahkemenin 25.02.2014 tarih ve 2013/708 esas 2014/15 karar sayılı temyiz isteminin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına, işin esasının incelenmesine geçilmesine karar verilmiştir.
2-Davacı ile davalılar arasında düzenlenen 14.2.2006 tarihli sözleşmenin 2.2. maddesi gereğince; taksitlerdeki artış oranı, bir önceki altı aylık dönemdeki memur maaş artış
2014/11690-13004
oranı, TÜFE ve ÜFE oranlarını içeren endeksler arasından en düşük olanına göre artırılacaktır. Davalı Toki taksitlerdeki artış oranını hesaplarken, ek ödemelerde dahil olarak MMAO’nı nazara almakta ve bu durumda TÜFE oranı daha düşük olduğu için, TÜFE oranına göre artış oranını hesaplamaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise, MMAO’nın içinde bulunması gereken ek ödemeler düşülerek sonuca gidilmiş ve bu durumda MMAO’nın en düşük oran olduğu görülmüştür. Hesap da bu MMAO üzerinden yapılmıştır.
Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün 19.12.2006 tarihli yazısına göre; devlet memurlarının maaşlarındaki ortalama artış oranı; 2006 yılı Temmuz-Aralık döneminde ortalama %8.38; 29.12.2008 tarihli yazısına göre; 2008 yılı Temmuz-Aralık döneminde % 5.2 olmuştur. MMAO ek ödemelerle birlikte bir bütün olarak ele alınmalıdır. Bu durumda TÜFE ya da ÜFE oranları daha düşük olduğundan, TÜFE ve ÜFE oranlarından hangisi daha düşük ise bu oran esas alınarak hesaplama yapılmalıdır. Sonuç olarak davalı Toki’nin yaptığı hesap yönteminin doğru olduğu kabul edilerek, dosyadaki delillere göre konusunda uzman bilirkişi tarafından yeniden hesaplama yapılması ve sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davacıların savunduğu hesaplama yöntemi uygulanarak davanın kısmen kabulü, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle mahkemenin 25.02.2014 tarih ve 2013/708 esas 2014/15 karar sayılı temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararının kaldırılmasına, işin esasının incelenmesine geçilmesine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 25,20 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
işlerdir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmiş olup, Dairemiz’in 16.02.2012 gün ve 2011/19953 E., 2012/3099 K.sayılı ilamı ile bozulmuş, davacı 21.01.2013 tarihli dilekçe ile talebini ıslah ederek maddi tazminat talebini 10.000.TL’ye çıkartmış, mahkemece, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 341.maddesi gereğince davacının 14 günlük ücreti kadar bir tazminata hak kazanabileceğinden bahisle 303,38-TL tazminatın 05/08/2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı davalıların evinde uzun yıllar çalıştığını, hizmet akdinin davalılar tarafından haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davalılar ise davacının sürekli gelmeyip haftanın bir iki gününde çalıştığını ve haklı nedenle hizmet akdinin feshedildiğini savunmuşlardır. Davacının, davalılar yanında uzun süre çalıştığı, hizmet akdinin haksız olarak feshedildiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ne var ki, Dairemiz’in, yerel mahkemenin ilk kararının bozulmasını kapsayan 16.02.2012 gün ve 2011/19953 E., 2012/3099 K. sayılı bozma ilamında davacının hizmet akdi ile çalıştığına vurgu yapılmak istenildiği, bozmada Borçlar Kanunu’nun 341.maddesinin maddi hata sonucu yazıldığı, maddi hata yapıldığından mahkemenin bozma ilamına uymasının da taraflara usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceği açıkça anlaşılmaktadır. Bu sebeple ilk bozma ilamında da işaret edildiği üzere mahkemece, davacının çalıştığı sürede gözetilmek suretiyle, hizmet akdinin haksız feshi nedeniyle makul bir tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu ilkeler gözetilerek hüküm tesisi gerekirken davacı lehine 14 günlük ücreti ihbar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerden dolayı davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan nedenle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 22.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.