Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/10422 E. 2014/37066 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10422
KARAR NO : 2014/37066
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

MAHKEMESİ : Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/12/2013
NUMARASI : 2011/19-2013/373

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı hastenede 18.12.2009 tarihinde MR çekilmesi sırasında damar yolu açılırken problem yaşandığını, kolunda ödem oluştuğunu, bir hafta sonra 02.01.2010 tarihinde davalı hastaneye başvurduğunu bir hafta tedavi uygulandığını,bu aşamada gerilediğini ancak tam iyileşmediğini, sonrasında tekrar nüksetmesi üzerine bir başka hastanede ameliyat olduğunu,davalıların ihmali sonucu oluşan ödem nedeniyle sol kolunu kullanamadığını ileri sürerek; 10.000 TL maddi ve 60.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar savunmalarında, dava konusu hastaya uygulanan MR işleminin bir başka hastane tarafından yapıldığını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, ayrıca kendilerine tedavi için davacı tarafından yapılan başvurusu sonrası davacıya uygulanan tedaviye ilişkin bir kusurları olmadığını savunmuşlardır.
Mahkemece adli tıp raporundaki tespitlere itibar edilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı doktor tarafından, davalı hastahanede yapılan MR çekilmesi sırasında kolunda ödem oluştuğu ve kolunu kullanamadığını ileri sürerek, davalıların kusuru nedeni ile maddi ve manevi zararının tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır.
Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. Vekil, hastanın zarar görememesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunu gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1 maddesin hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan 15.04.2013 tarihli 2. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporunda, davacının kolunda tespit edilen bulguların damar içi enjeksiyon uygulamalarında görülebilen komplikasyonlara bağlı olabileceği,uygulamayı yapan sağlık görevlilerine atfı kabil bir kusur olmadığı rapor edilmiştir Vekilin en hafif kusurundan dahi hukuken sorumluluk altında olduğu gözetildiğinde, alınacak bilirkişi raporu önem kazanmakta ve taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli bulunması gerekmektedir. Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda, komplikasyon olarak nitelenen durumun ortaya çıkmasının önlenmesi için yapılması gereken işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu durumun ortaya çıkmasında etkili riskli vakalar kapsamında olup olmadığı,oluşan durumun doktor ve diğer yardımcı sağlık personelinin kusurlu işlemlerinden mi kaynaklandığı hususlarında ayrıntılı ve gerekçeli açıklama bulunmamaktadır. Bu bağlamda salt yapılan işlemin ne olduğunu açıklamak ve komplikasyon olduğunu belirtmek yeterli kabul edilemez. Kaldı ki, bilirkişi raporu tarafların itirazlarını da mutlaka karşılamalı ve aydınlatıcı olmalıdır. Hakimin de bilirkişinin somut olayda görüşünün dosya kapsamına uygun olup olmadığını denetlemesi gerekir (TMK.nun md. 4, HUMK.nun md. 240). Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları ve içtihatları da bu yöndedir. Açıklanan nedenlerle Adli Tıp Kurumu raporu yetersiz olup, hükme dayanak yapılamaz. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, Üniversitelerin ilgili ana bilim dallarından seçilecek, konularında uzman bilirkişilerden oluşmuş bir kurul aracılığı ile, davalıların hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, yapılması gerekenle yapılan müdahale ve işlemlerin ne olduğu, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda doktor ve hastaneye kusur izafe edilip edilmeyeceğini gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak ve böylece hasıl olacak sonuca uygun karar vermektir. Mahkemece değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 24.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.