Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/9622 E. 2014/8620 K. 24.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9622
KARAR NO : 2014/8620
KARAR TARİHİ : 24.03.2014

MAHKEMESİ : Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/12/2012
NUMARASI : 2008/367-2012/579

Taraflar arasındaki maddi-manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat M.B.B. ile davalı Ö. D. Sağlık Hizmetleri A.Ş. vekili avukat P. A. G.’ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı, baş ağrısı, halsizlik şikayetleri nedeni ile çeşitli sağlık kuruluşlarında tetkiklerinin yapıldığını, yapılan tetkiklerden sonuç alamayınca aynı şikayetlerle davalı hastaneye başvurduğunu, 25.09.2007 tarihinde selektif kroner anjiyografi yapıldığını, anjiyografiden sonra şikayetlerinin gün geçtikçe arttığını, hızla kilo kaybettiğini, 19.11.2007 tarihinde Gazi Üniversitesinde tetkiklerinin yapıldığını, kronik böbrek yetmezliği tanısı konulduğunu, % 92 oranında maluliyet oranı ile özürlü sağlık kurulu raporu düzenlendiğini, davalı hastanenin ve davalı doktorun hazırlık işlemlerinin hiçbirini yapmadığı gibi anjiyografi sırasında ve sonrasında da komplikasyon ve böbrek hasarını önleyici tedbir ve yöntemlere başvurmadığını, anjiyografi işlemi ile davacının böbreklerinin ağır hasara uğratılmasına neden olduklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminat ile 150.000,00 TL manevi tazminatın 25.09.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı,Ö.D. Sağlık Hiz.. A.Ş.,davacıya anjiyografi işleminin yapıldığını, hastanın hastalığı ve yapılacak işlem konusunda bilgilendirildiğini, hastanenin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdiğini, hekimin tıbbi müdahaleden doğan sorumluluğunun bulunmadığını, yine hastanenin de hizmet kusurunun bulunmadığını belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Davalı C.. Ö.., davacı hastanın yapılacak işlem 2013/9622-2014/8620
Konusunda aydınlatıldığını, yararları ve sakıncaları ile uygulanmadığı takdirde meydana gelecek sonuçların anlatıldığını, yazılı onayın alındığını, davacının kronik böbrek yetmezliği hastalığı ile müvekkili tarafından yapılan tıbbi müdahale arasında illiyet bağının bulunmadığını, davacıya ön hazırlık yapıldığını, kan, üre, keratinin ve glikoz değerlerine bakılarak risk değerlendirmesinin yapıldığını, gerekli özen sonucu olarak hastada kroner anjiyografi ile ilişkili herhangi bir komplikasyon gelişmediğini belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece,davanın reddine karar verilmiş;hüküm,davacı tarafından temyiz edilmiştir
1-Davacı,davalıların hatalı anjiyografisi neticesinde böbreklerinin ağır hasara uğradığından bahis ile uğradığı zararın tazmini istemi ile eldeki davayı açmıştır.Dava bu hali ile doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76. md.; 6100 sayılı HMK. 33. md.). Dava, davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır (B.K. 386, 390 md). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (B.K. 390/II). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (B.K. 321/1 md). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir (Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçektende mesleki bir işgören doktor olan vekilden, ona güvenen muvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Somut olayda,davacının rahatsızlığı neticesinde anjiyografi sonucunda böbreklerinin ağır hasara uğradığından bahisle tazminat talebi ile eldeki dava açılmıştır. Mahkemece, İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan 25.03.2011 tarihli rapor alınmıştır. Adli Tıp Kurumu Raporunda sonuç olarak; davacının kronik böbrek hastalığının yapılan anjiyografi öncesinde de bulunduğu, anjiyografi işlemi ile kişideki kronik böbrek hastalığının illiyeti olmadığı, yapılan anjiyografide verilen radyoopak madde nedeni ile kronik böbrek hastalığı olan kişilerde böbrek fonksiyonlarındaki bozulmanın hızlanabileceği, kronik böbrek hastalığı olan kişiye yapılan kroner anjiyografide ventrikülografi yapılmamış olmasının doğru bir yaklaşım olduğu, ancak bu tip hastalarda işlemden 6-12 saat önce 1 ml/kg saat sıvı ile hidrasyonun sağlanması ve 72 saat sonrasına kadar böbrek fonksiyonlarının izlenmesi gerektiği, kişiye yeterli hidrasyon ve izlem yapıldığına dair kayıt bulunmadığı, bunların yapılmaması eksiklik olmakla birlikte hidrasyonun yapılmasının da böbrek fonksiyonlarındaki bozulmayı tamamen ortadan kaldırmayacağı mütalaa olunmuştur. Mahkemece davacının kronik böbrek hastalığının anjiyografi öncesinde de bulunduğu, anjiyografi işlemi ile kişideki kronik böbrek hastalığının illiyetinin olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki, Adli Tıp kurumu raporunda “..bu tip hastalarda işlemden 6-12 saat önce 1 ml/kg saat sıvı ile hidrasyonun sağlanması ve 72 saat sonrasına kadar böbrek fonksiyonlarının izlenmesi gerektiği, kişiye yeterli hidrasyon ve izlem yapıldığına dair kayıt bulunmadığı, bunların yapılmaması eksiklik olmakla birlikte hidrasyonun yapılmasının da böbrek fonksiyonlarındaki bozulmayı tamamen ortadan kaldırmayacağı ..”belirterek davalıların eksikliğinden bahsedildiğine göre, böbrek hastası olan davacı için yeterli ön araştırma yapılıp yapılmadığı hususunda yeterli irdeleme yapılmadığı gibi tatmin edici açıklamada da bulunulmamıştır. Hâl böyle olunca bu rapora itibar edilerek hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece, üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek uzmanlardan oluşacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, davalıların açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 24,30 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 24.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.