Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/9385 E. 2014/2394 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9385
KARAR NO : 2014/2394
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

MAHKEMESİ : Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/12/2012
NUMARASI : 2009/143-2012/632

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılar vekili avukat H.. U.. K. ile davacı asil E.. A..Y.. ve vekili avukat M.. A..’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıların avukatı olarak icra ve dava dosyalarını takip ettiğini ancak haksız olarak azledildiğini, avukat ücret sözleşmeleri gereğince belirlenen ve karşı yana yüklenen yasal vekalet ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 71.398,67- TL’nin KDV’si ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalılar, davacının görevini kötüye kullandığını ve haklı olarak azledildiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 85.350,45-TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı Tur-Ko A.Ş’den 71.398,67-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 505. ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat Borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 506. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 16.12.2008 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalılar ise, özetle; davacının görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2003/915 sayılı dosyasında dava değerinin yüksek gösterildiğini, bu dosya için yapılan ek vekalet ücret sözleşmesinin murisin yaşlılığından faydalanılarak imzalatıldığını, bu dosyada faiz talep edilmesinin unutulduğunu, talimat vermedikleri halde unutulan faizin tahsili için icra takibi başlatıldığını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne açılan davanın gereği gibi takip edilmediğini, prosedüre uyulmadığını, kendilerine eksik bilgi verildiğini, şirket tarafından icra dosyasına ibraz edilen banka teminat mektubunun haber verilmeden davacı tarafından nakde çevrilmeye çalışıldığını belirterek azlin haklı olduğunu savunmuşlardır. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalıların vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir.
Hukukçu bilirkişi tarafından düzenlenen 22.03.2011 tarihli raporda, Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin
2003/915 esas sayılı dosyasında faiz talep edilmemiş olmasının ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne açılan davanın prosedüre uyulmaması nedeniyle kısmen reddedilmiş olmasının haklı azil nedeni olabileceği belirtilmiştir. İtiraz üzerine aldırılan 20.03.2012 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise davacının haklı azledildiğine dair delil sunulmadığı ve azlin haksız olduğu bildirilmiştir. Mahkemece, davalının yargılama sırasında ileri sürdüğü azil nedenleri tartışılmamış, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmemiş, hangi bilirkişi raporuna itibar edildiği açıklanmadan soyut olarak davacının vekalet ücreti alacağına hak kazandığı kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece, davalının savunmasında bildirmiş olduğu azil nedenleri ile ilgili ayrı ayrı inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle azlin haklı olup olmadığı irdelenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Diğer taraftan davacı, dava dilekçesinde her bir dosya yönünden talebini ayrı ayrı açıklamıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde, hangi dosyalar yönünden kabul hangi dosyalar yönünden ret kararı verildiğinin, hangi yöntemle hesaplama yapıldığının açıklanmamış olması kabul şekli bakımından yerinde görülmemiştir. Usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının karşılıklı alınarak birbirlerine ödenmesine, peşin alınan 24.30 TL. temyiz harcının istek halinde davacıya, peşin alınan 2,.327.75 TL harcın davalılara iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.1.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.