Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/4758 E. 2014/1897 K. 27.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4758
KARAR NO : 2014/1897
KARAR TARİHİ : 27.01.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/10/2012
NUMARASI : 2007/205-2012/503

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı .. S.. Hiz.A.Ş vekili avukat H.. A.. T.. geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, gözlerindeki görme bozukluğu nedeniyle Göztepe Şafak Hastanesine başvurduğunu, hastanede görevli Dr. D.. U.. tarafından muayene edildikten sonra ameliyat ile bozukluğun tamamen giderileceğinin söylendiği ve ameliyat edildiğini, ancak,ameliyatı sonrasında göz kusurunun tamamen ortadan kalkması gerekirken, görme bozukluğunun arttığını ileri sürerek bu nedenle uğradığı zararlar nedeniyle 15.000.-TL maddi, 15.000.-TL Manevi tazminat ve 1.800.-TL ameliyat, doktor ve hastane masrafları olmak üzere toplam 31.800.-TL Tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı D.. U.., ameliyat nedeniyle davacıya hiçbir zaman garanti vermediğini, kusururun olmadığını savunarak haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini dilemiştir.
Davalı Sevgi Sağlık Hizmetleri A.Ş, operasyon sonrası diğer davalının iş aktinin fesh edildiğini ve kendisine tüm haklarının ödenerek ibraname alındığını, bu ibranameye göre hekimin mesleki hata ve tecrübesizlikten kaynaklı teşhis ve tedavi nedeniyle zarara uğranılan hastalara ödenmek zorunda 2013/4758-2014/1897
kalınan tazminatları ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt ettiğini belirterek davanın reddine dilemiştir.
Mahkemece,davacıya yapılan tıbbi müdahaleler sonucunda kalıcı bir görme kusuru olmadığını, davalı doktor ve hastanenin bir hizmet kusuru olmadığı gibi davacının iddasını kanıtlayamadığından davanın reddine karar verilmiş;hüküm, davacı tarafından temyiz idilmiştir.
Davacı, göz ameliyatı neticesinde görme bozukluğunun daha da arttığından bahis ile uğradığı maddi ve manevi zararın tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır.Davalılar davanın reddini dilemiş,mahkemece davanın reddine karar verilimiştir.Dava, teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76. md.; 6100 sayılı HMK. 33. md.). Dava, davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır ( B.K. 386, 390 md ). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (B.K. 390/II ). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (B.K. 321/1 md). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir (Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçektende mesleki bir işgören doktor olan vekilden, ona güvenen muvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Somut olaya baktığımız da, davacı T.. P..’ın, davalı şirkete ait hastanede davalı doktor tarafından ameliyat edilmiş, ameliyat öncesi -2 miyop olan göz numarası, ameliyat
sonrası +4,50 hipermetrop olarak değiştiği hususu üçlü bilirkişi raporu ile sabit olduğu gibi bu husus taraflarında kabulündedir. Davalı doktor tarafından ilgili makama başlıklı dilekçesinde “..lazere girilen değerlerin hemşire tarafından yanlış girilmesi neticesinde -2 olan göz numarasının +3 olduğunu, bunda kendisinin hatalı olduğunu…” beyan etmiştir. 25.11.2011 tarihli üçlü bilirkişi raporundada “..doktorun kontrol etmesi gereken sayısal verileri kontrol etmemesi sonucu ortaya çıkan bir tıbbi yanlış uygulama sözkonusu olduğunu..” belirtmiştir. Ayrıca Adli tıp tarafından istenilen bir kısım belgelerin temin edilememesi nedeniyle Adli Tıp Kurumu tarafından rapor düzenlenememiş olup bu belgeleri saklama yükümlülüğü davalı taraflarında olup bu hususta da davalıların kusurlu olduğu sabittir. Öyle olunca davacının -2 miyop olan göz rahatsızlığının giderilmesi için davalı doktor tarafından ameliyata alındığı ancak ameliyat lazer makinesine -2 yerine +2 değerlerin girilmesi sonucu göz rahatsızlığının giderilmediği gibi miyop olan göz rahatsızlığının hipermetrop olarak arttığı ve bu hususunda davalı kusurundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Öyle olunca mahkemece davacının tazminata yönelik talepleri değerlendirilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 21,15 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 27.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.