Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/4628 E. 2013/15269 K. 05.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4628
KARAR NO : 2013/15269
KARAR TARİHİ : 05.06.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı banka, davalı kefil hakkında icra takibi yaptıklarını, davalının 4077 sayılı yasanın 10/3 maddesi gereğince borcun tüketici kredisinden doğduğunu, asıl borçluya başvurmadan kefile başvurulamayacağını beyan ederek takibe itiraz ettiğini, asıl borçlu ile banka arasında imzalanan bireysel kredi sözleşmesi için şahsi teminat verilmediğini, davalının sözleşmeyi müşterek-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını ileri sürerek, asıl borçlu ile kefile aynı anda takip yapılabileceğinden itirazın iptali ile takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalının, asıl borçlunun çektiği bireysel krediye müşterek müteselsil kefil olduğu, BK 586. maddesi gereği müşterek borçlu ve müteselsil kefilin asıl borçlu ile aynı sorumluluğa sahip olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Banka ile dava dışı asıl borçlu … Kalaycı arasında imzalanan 13.01.2010 tarihli tüketici kredisi sözleşmesine davalının da kefil olduğu, sözleşme gereğince ödenmesi gereken kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle davacı banka tarafından, asıl borçlu ve kefil olan davalı hakkında takip başlatıldığı, icra takibine vaki itiraz üzerine de “itirazın iptali” istemiyle iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın 10. maddesinin 3. fıkrası “Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren
asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez” düzenlemesini getirmiştir. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, emredici hükümlerin mahkemece resen dikkate alınması zorunludur. Bu yasal düzenleme doğrultusunda davacı Banka asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça kefilden borcun ifasını isteyemez. Somut olayda alacaklı, asıl borçlu ile birlikte davalı kefil hakkında da takip başlatmış olup, anılan yasa gereğince kefil olan davalıya ancak asıl borçluya karşı yapılan takibin sonuçsuz kalması halinde başvurulabileceğinden, başlatılan takip nedeniyle davalının davacıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken, açıklanan husus gözardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 05.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.