Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/32467 E. 2014/2992 K. 04.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/32467
KARAR NO : 2014/2992
KARAR TARİHİ : 04.02.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 5. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 28/06/2012
NUMARASI : 2012/708-2012/401

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, Davalı idareden 15.3.2006 tarihinde satın almış olduğu villanın imar değişiklikleri sonucu önünün kapanması nedeniyle değer kaybettiğini, imar değişikliğini 2008 yılında inşaatlar başladığında farkettiğini, değer kaybı sebebiyle fazlası saklı kalmak kaydıyla 10.000,TL maddive 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini dilemiştir.
Davalı, Davalının satın almış olduğu villanın Bahçeşehir Projesi kapsamında olup, dava dışı E…B… AŞ, Z..İ.. ve T.. Aş, N.. İ… ve Ticaret AŞ ile, M.. M.. Sanayii AŞ arasında düzenlenen adi ortaklık sözleşmesi ile başladığını, daha sonra 2001/2202 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla taşınmazlardaki hisselerin TOKİ’ye devredildiğini, 2985 Sayılı Yasa’ya eklenen Ek 14. madde uyarınca, kedilerine husumet yöneltilemeyeceğini, inşaatların yapıldığı ….. ada ….parsel sayılı taşınmazın kendilerine ait olmayıp, davanın inşaatları yapın şirketlere yöneltilmesi gerektiğini, villanın satılırken şifahen önünün kapanmayacağına ilişkin bir taahhütü olmadığını, kaldı ki, inşaatların ilce belediyesinin vermiş olduğu ruhsata istinaden yapıldığını, hukuka aykırı bir işlemi bulunmadığı gibi, davacının imar planları nedeniyle askı süresinde bir itirazı olmadığından kesinleştiğini, ayrıca ihbar koşuluna da riayet edilmediğini ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, Davalının sözleşmede yazılı taahhüdü ve reklam, tanıtım ve ilanlarında da bu yönde bir açıklama bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.
Davanın dayanağı 4077 Sayılı Yasa’nın 4822 Sayılı Yasayla değişik 4. maddesi olup,aynı Yasanın 30. maddesinin yollamasıyla BK.nun ayıba karşı tekeffül hükümlerini düzenleyen ve dava tarihinde yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanunun 202. maddesidir. Davacı, ayıp sebebiyle bedel indirimi talebinde bulunmuştur. Ne varki, Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme yetersizdir. Şöyleki; Davacı, satın almış olduğu villanın önünü kapatacak şekilde inşaatlar yapıldığını, kullanım amacına uygun olmadığını ve villanın değer kaybettiğini ileri sürmüş ve eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, böyle bir taahhütleri bulunmadığını ve imar uygulamasına süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle imar durumunun kesinleştiğini savunmuştur. Davalı cevap dilekçesinde, villanın bulunduğu alanın etrafında bulunan …. ada …., …, …., parseller ile …./…, …./…. ve …/… ada parselleri kapsayan alanların konut ticaret alanları olup, konut ihtiyacının karşılanması amacıyla plan değişikliği yapılması gerektiğini, İdarelerince yapılan plan değişikliği’nin 20.4.2006 tarihinde onaylanarak Büyükşehir Belediye Başkanlığının 17.1.2007 tarihli yazısı ile dağıtımı yapıldığını ve …/…, ../.., ../.. parsellerin ticaret ve konut alanı olarak düzenlendiğini, …..ada ….,… ve… parsellerin yüzölcümlerinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın tek parsele dönüştürüldüğünü, yapılaşma koşullarında bir değişiklik yapılmadığını, sadece emsal değeri farklılık arzettiğini, önceki planlarda da bir yükseklik kısıtlaması bulunmadığını, …/…, …/… ve …/… parsellerde belediyeden alınan ruhsatlarla inşaatların başladığını savunmuştur. Mahkemece, sözleşmede bir taahhüt bulunmadığı gibi tanıtım, büroşur ve reklamlarda bir açıklamada bulunmadığından bahisle dava reddedilmişse de; Davacıya konutun 15.3.2006 tarihinde satıldığı anlaşılmakta olup, davacıya tapunun devredilip devredilmediği anlaşılamamakla birlikte, taraflar arasında bu konuda bir uyuşmazlık bulunmadığına göre, Davacı’ya yapılan villa satışından sonra civar parsellerde yapılan inşaatların davacının satın almış olduğu villada oluşan değer kaybını etkileyip etkilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmede bir hüküm olmaması yada reklam ve ilanlar ile tanıtım büroşürlerinde bir açıklama bulunmaması davalının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Herkes haklarını kullanırken ve bu borçlarını ifa ederken objektif iyiniyet kurallarına uygun davranmalıdır. Kaldı ki, 4077 Sayılı Yasa’nın 4.maddesinin 1. fıkrasında; “…yada tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Öyle olunca, Davacının kullanım amacı bakımından değerini azaltıp azaltmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmalıdır. Kaldı ki, Davacının satın aldığı tarihte imar uygulamasıyla ilgili bir araştırma yapılmamış ve civar parselleri durumları da araştırılmamış ve bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu nedenle eksik incelemeye dayalı olarak karar verilemez. Öyle olunca, Mahkemece, öncelikle, tarafların iddia ve savunmalarıyla ilgili tüm delilleri toplanmalı, ilgili idarelerden imar durumuyla ilgili tüm belgeler getirtilmeli, özellikle satımın yapıldığı 15.3.2006 tarihinde inşaatların yapıldığı parsellerin imar durumları ilgili belediyeden sorulmalı, imar değişikliğiyle ilgili tüm kayıtlar ve belgeler getirtilmeli, satın alma tarihi itibariyle Davacı tüketicinin aldığı villanın ve yanındaki parsellerin imar durumları konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmalı, 15.3.2006 tarihi itibariyle parsellerin imar durumlarının neler olduğu ve sonradan yapılan değişikliklerin Davacının parselini kullanım amacına aykırı olarak etkileyip etkilemediği, Davacı’nın bu değişiklikleri ortalama bir tüketici olarak bilebilecek durumda olup olmadığı değerlendirilmeli, satın aldığı tarihteki imar durumu nazara alındığında sonradan yapılan değişikliklerin kullanım amacına aykırı olmadığının anlaşılması halinde şimdiki gibi karar verilmeli, aksi halde az yukarıda açıklanan hususlarda bir değerlendirme yapılmalı, davacının da imar değişiklikleri bilebilecek durumda olup olmadığı ve müterafik kusuru araştırılmalıdır. Diğer yandan Davacı tarafından 7.12.2012 tarihli dilekçeye eklenen İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nin 2008/2062 esas ve 2012/1436 karar sayılı kararının eldeki bu davaya etkisi de tartışılmalı ve davacı tarafından 28.6.2012 tarihli celsede aynı ada/parselde inşa olunan villalarla ilgili başka davaların da açılmış olduğunu bildirdiğinden, bu dava dosyaları da getirtilerek, o dava dosyalarında alınan bilirkişi raporları da değerlendirilmeli ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Az yukarıda açıklanan hususlarda araştırma ve inceleme yapılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 04.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.