Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/32405 E. 2014/9992 K. 02.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/32405
KARAR NO : 2014/9992
KARAR TARİHİ : 02.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 5. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2013
NUMARASI : 2011/484-2013/541

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıdan Ümraniye Çakmak mahallesi .. ada.. nolu parselde inşaa edilen Yenişehir Şelale evleri D..blok .. nolu daireyi satın aldığını, satış ilanlarında, reklam ve tanıtım broşürlerinde, satış maketlerinde, mahal listesi ve krokide; kapalı otopark, futbol, voleybol, basket sahaları tenis kortları, çocuk oyun parkı, büfe, lokal gibi sosyal tesis ve alanların, etrafı çevrili site içinde bulunacağının belirtildiğini, inşaat tamamlandıktan sonra da bu tesislerin site alanına dahil edilerek etrafının duvarla çevrildiğini, ancak bu sosyal tesislerin Ümraniye Belediyesi’nin mülkiyetinde olan arazi üzerine inşaa edildiğinin anlaşıldığını, açıklanan nedenle konutunun değer kaybettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00- TL tazminatın teslim tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah ile talebini artırmıştır.
Davalı, herhangi bir ayıp ve eksik ifanın söz konusu olmadığını, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın edimini eksik olarak yerine getirdiğinin tespiti ile değer kaybı 10.000,00 TL.nin dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, satış esnasında sunulan katalog, proje ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ödetilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, tanıtım materyallerinde proje kapsamında ve vaziyet planı içerisinde gösterilerek taahhüt edilen sosyal tesislerin inşaa edilmiş olduğu ancak bu alanların sitenin bulunduğu 20 nolu parsel dışında kamuya açık alanda kaldığı, bu şekilde taahhüt edilen şekilde edimlerin yerine getirilmediği, bu durumun eksik ifa niteliğinde olduğu kabul edilerek, değer kaybına hükmedilmiştir.
Davaya konu projenin imal edildiği 20 no’lu parselin bitişiğindeki parsellerin Ümraniye Belediyesi’ne terk edilen alanlar olduğu ve açık ve kapalı otopark ile park alanı ve spor sahalarının terk edilen kamuya açık alanda inşaa edildiği ve dava konusu 48 nolu dairenin davacı adına tapu devrinin yapıldığı tüm dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır. Emsal dosyalarda alınan bilirkişi raporlarında ekli kroki ile açıklandığı üzere, otopark alanı ve spor alanlarının davaya konu 20 nolu parsel ve dava dışı 19 nolu parselde kurulu bulunan site sakinleri tarafından kullanıldığının belirtildiği görülmektedir.
Uyuşmazlık; dava konusu olayda “ayıplı ifa” mı, yoksa “eksik ifa”nın mı söz konusu olduğu; burada varılacak sonuca göre satıcının sorumluluğuna gidilebilecek ihbar ve zaman aşımı süreleri ile talep hakkının kapsamının ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Davacı tüketici olduğuna göre, tüketici hukuku ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK)’un 4. maddesinde yer almaktadır.Anılan maddenin birinci fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.
Ayıp kavramı ile eksik iş ise birbirinden farklıdır.
Ayıp; yasa yada sözleşmede öngörülen unsurlardan birinin veya birkaçının eksikliği yada olmaması gereken vasıfların olmasıdır.
Eksik iş ise; sözleşme konusu işlerin yapılmaması yani hiç yapılmayan iştir.
Eksik ifa ise, kanunlarımızda tanımı yapılmamakla birlikte, 4077 sayılı Kanun’un 4 maddesinde sayılan ayıp kavramı içerisinde mütalaa olunmaktadır.
Yukarıda da ayrıntısı ile açıklandığı üzere; malın ayıplı olması halinde taraflara ait hak ve yükümlülüklerin nelerden ibaret olduğu, 4822 sayılı Kanun’la değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4.maddesinde düzenlenmiş; ayıbın gizli ya da açık olması halleri için ayrı ihbar süreleri getirilmiş; hatta ayıbın ağır kusur veya hile ile gizlenmesi halinde zamanaşımı süresinden yararlanılamayacağı, açıkça ifade edilmiştir.
Buna göre; satılan maldaki ayıp açık ayıp niteliğinde ise, 4077 sayılı Kanun’un 4.maddesi uyarınca malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde; gizli ayıp niteliğinde ise, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra derhal (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede), ihbar edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise, ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması, gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu daire 27.10.1999 tarihinde davadışı Murat Akbeğ’e , 30.4.2002 tarihinde ise devren satış sözleşmesi ile dairenin davacıya satıldığı, 25.6.2002 tarihinde tapusunun devir edildiği, davacının satın aldığı bu taşınmazla ilgili ayıp ihbarını, dava tarihinden önce davalıya bildirdiğine ilişkin bir delil bulunmadığı ve sonrasında 30.11.2011 tarihinde açtığı eldeki dava ile de, taahhüt edilen tesislerin kamunun kullanımına da açıldığı gerekçesi ile bu ayıp nedeniyle satın aldığı taşınmazda meydana gelen ekonomik eksikliğin tazminini istediği anlaşılmaktadır.
Davacının dava dilekçesinde tanımladığı ve davalı tarafında da inşaa edildiği anlaşılan mevcut durumun satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşüren açık ayıp olduğu, davalıların bu ayıbı gizlemek için de herhangi bir hileye başvurmadıkları, davacının bu ayıplardan bağımsız bölümü satın ve teslim aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği kuşkusuzdur.
Davacının teslim aldığı bağımsız bölüm nedeniyle, 4077 sayılı Kanun’un 4.maddesi gereğince malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde davalıya ayıp ihbarında bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, 4.madde de konut satışlarında zaman aşımı süresi beş yıl olarak öngörülmüş ise de, konutu satın alan davacı, açık ayıp halinde, malı teslim aldığı tarihten itibaren otuz gün içerisinde satıcı veya malike ayıp ihbarında bulunur ise, bu durumda malı teslim aldığı tarihten itibaren beş yıl içerisinde 4077 sayılı Kanun’a dayanarak dava açabilecektir.
Hal böyle olunca, otopark ve spor alanlarına ilişkin mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı gerekçesi ile davanın reddi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 2.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.