Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/31915 E. 2014/9827 K. 01.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/31915
KARAR NO : 2014/9827
KARAR TARİHİ : 01.04.2014

MAHKEMESİ : Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)
TARİHİ : 19/09/2013
NUMARASI : 2012/284-2013/915

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, dava dışı arkadaşının asıl borçlu olduğu tüketici kredisi sözleşmesini kefil sıfatı ile imzaladığını, davalı bankanın kredinin ödenmemesi ile ilgili kendisine hiçbir bilgi verilmeden kötü niyetli olarak temerrüt faiz tahakkuk ettirerek hakkında icra işlemlerine giriştiğini, maaşından kesinti yapılmaması için borcu icra baskısı altında ödediğini ve 2.218.96 TL’nin kendisinden haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürerek 2.218.96 TL’nin istirdadına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının dava dışı üçüncü kişinin tüketici kredisi borcuna kefil olduğunu, kredi borcunun ihtarname tebliğine rağmen ödenmediğini, asıl borçlu ve kefilleri hakkında icra takibine girişildiğini, tahsilat yapıldığını ve yapılan işlemlerin yasal olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, kefil olarak ihtirazı kayıt ileri sürmeden ödeme yapan davacının ödediği bedeli davalıdan talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı ile asıl borçlu A.. K.. arasında imzalanan tüketici kredisi sözleşmesine davacının kefil olduğu, kredi borcunun taksitlerinin ödenmemesi üzerine davalı tarafından asıl borçlu ve kefiller aleyhine icra takibi başlatarak borcun davacıdan tahsil edildiği ve davacının icra zoruyla ödediği tutarın istirdadı için eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın 10.maddesinin 3.fıkrası “Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez” düzenlemesini getirmiştir. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, emredici hükümlerin mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur. Bu yasal düzenleme doğrultusunda davalı bankanın, ancak asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takibin semeresiz kaldığı sabit olursa kefillerden borcun ifasını istemesi mümkündür. Somut olayda alacaklı, kefil olan davacıya ve asıl borçluya karşı birlikte icra takibine girişmiş ve borcu davacıdan tahsil etmiştir. Davalının, asıl borçluya karşı takip yapıp takibin semeresiz kalması şartının gerçekleşmedi görülmektedir. Davacının ödeme yapmak zorunda bırakılmasına yol açan icra takibinin yasaya aykırı olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Yapılan takibin yukarıda açıklandığı şekilde yasaya aykırı olması nedeniyle davacının ödeme yaparken ihtirazı kayıtı koymasa da ödediği bedelin istidadını talep etmesi mümkündür. Hal böyle olunca; mahkemece, davacının yaptığı ödemeyi talep etmekte haklı olduğu kabul edilerek davacının ödeme ilişkin delilleri araştırılarak hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde davanın reddi yönünde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 01.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.