Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/31558 E. 2014/40147 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/31558
KARAR NO : 2014/40147
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

MAHKEMESİ : Tire 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/01/2013
NUMARASI : 2007/275-2013/32

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı,davalıların murisi M.. Ş..’in vesayet altına alınmadan önce dava dışı bankadan kredi çektiğini,bu kredi sözleşmesine kendisinin kefil olarak katılarak imzaladığını, kullanılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine dava dışı banka tarafından yapılan icra takibine asıl borçlu murisin itirazı üzerine kendisinin kredi borcunu ödediğini ileri sürerek, ödediği 18.000 TL’nin ödeme tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kefalet sözleşmesi nedeniyle davacı kefil tarafından ödenen miktarın, asıl borçlu olan Muris M.. Ş.. mirasçılarından rücuen tahsili istemine ilişkin olup, davacı tarafından kefalet sözleşmesi kapsamında murisin kredi borcuna mahsuben 18.000 TL ödendiği hususunun dosya kapsamı ile sabit olduğu ve bu hususta uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 496. maddesinde; “Kefil eda ettiği şey nisbetinde alacaklının haklarında, ona halef olur.” şeklinde yapılan düzenlemeye göre alacaklıya ifada bulunan kefil, ifada bulunduğu ölçüde asıl borçluya rucu imkanı bulunmaktadır.Mahkemece sözleşme tarihi itibariyle asıl borçlunun hukuki ehliyetinin bulunmadığı kabul edilerek karar verilmiş ise de, asıl borçlu muris M.. Ş..’in tanık beyanlarına göre 2003 yılında kısmi felç geçirdiği ve dosyaya gönderilen poliklinik defter kayıtlarına göre murisin bu rahatsızlığı nedeniyle 08.09.2003 tarihinde nöroloji servisine yatışının yapıldığı anlaşılmakla birlikte, bu tedavi sürecine ilişkin kayıtların ilgli sağlık kuruluşunun arşivinin zarar görmesi nedeniyle dosyaya celbedilemediği anlaşılmaktadır.Murisin bu rahatsızlığı nedeniyle başkaca tedavi işleminin yapıldığına dair dosyaya herhangi bir belge ibraz edilmemiştir.Murisin 23.11.2005 tarihinde Sulh Hukuk mahkemesince verilen karar ile vesayet altına alınarak kısıtlandığı, kısıtlanmasına esas sağlık raporunda sağ hemipleji ve demans teşhisi konulduğu,demans rahatsızlığı nedeniyle hukuki ehliyetinin olmadığı sonucuna varılarak kısıtlandığı anlaşılmaktadır.Dava konusu kefalete ilişkin kredi sözleşmesinin 17.11.2004 tarihinde düzenlendiği, bu sözleşme kapsamında uyuşmazlığa esas kredi kullanımının 28.01.2005-16.06.2005 tarihleri arasında gerçekleştirildiği, bu tarihler itibariyle murisin hukuki ehliyetinin olmadığına dair herhangi bir tıbbi tedavi evrakının bulunmadığı, bu hususa ilişkin dosya kapsamında alınan tanık beyanlarının sözleşme ve kredi kullanım tarihleri itibariyle murisin hukuki ehliyetinin olup olmadığına dair yeterli kanaati oluşturacak nitelikte bulunmadığı anlaşılmaktadır.O halde davacının BK 496. maddesi hükümleri itibariyle kefalet ilişkisi kapsamında dava dışı alacaklı bankaya ödeme yaptığı sabit olup, bu yapılan ödeme nispetinde davalı mirasçılara rucu imkanının bulunduğunun kabulü ile,bu yönde yapılacak hesaplama sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 24,30 TL harcın istek halinde iadesine, 15.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.