Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/31194 E. 2014/32615 K. 22.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/31194
KARAR NO : 2014/32615
KARAR TARİHİ : 22.10.2014

MAHKEMESİ : Ankara 7. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 19/09/2013
NUMARASI : 2012/1615-2013/2141

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, vasisi olduğu annesinin akıl sağlığının yerinde olmadığını ve Sulh Hukuk Mahkemesi kararı ile 22.03.2011 tarihinde vesayet altına alındığını, annesinin 16.06.2010 tarihinde davalı bankadan konut kredisi çektiğini, teminat olarak adına kayıtlı taşınmaza ipotek tesis etmek üzere diğer oğluna 22.06.2010 tarihinde vekalet verdiğini, taşınmaza 53600 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, kredi borcunun ödenmemesi üzerine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile haklarında takip başlatıldığını, ancak annesinin tam ehliyetsiz olması nedeniyle imzaladığı sözleşmelerden dolayı sorumlu olamayacağını beyanla, aleyhlerindeki haksız takibin iptali ile kredi sözleşmesi nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, taşınmaza konulan ipoteğin fekkine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davacının vasisi olduğu annesinin, davalı banka ile imzaladığı konut kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.Davacı, vasisi olduğu annesinin tam ehliyetsiz olduğunu imzaladığı sözleşmelerden sorumlu olamayacağından borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin fekkine karar verilmesini istemiş, davalı ise krediyi çeke n şahsın normal göründüğünü ve vesayet altında olduğuna yada hastalığına dair bankaya herhangi bir bilgi verilmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, krediyi alan vesayet altındaki Y. Ç.. “in 16.06.2010 tarihli konut finansman sözleşmesi ve noterde vekaletname verdiği 22.06.2010 tarihinde TMK 14, 15 maddeleri uyarınca bu tarihlerde fiil ehliyetine sahip olmadığına dair alınan sağlık kurulu raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Uyuşmazlık, psikolojik rahatsızlığı nedeniyle 22.03.2011 tarihinde hacir altına alındığı anlaşılan davacı Yeter Çetin “in davacı banka ile yaptığı konut kredi sözleşmesi uyarınca almış olduğu kredinin borcundan sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür (TMK md15). Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK.nun 2.maddesinde de öngörülen dürüstlük kuralıdır. Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. TMK.nun 15.maddesinde hükme bağlanan kuralın istisnalarından biri de, B.K.nun 54.maddesi hükmüdür. B.K.nun 98/2.maddesi yollamasıyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanması mümkün olan B.K.nun 54/1.maddesi uyarınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zararından sorumludur.
TMK.nun 452/2.maddesinde ise, “vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir.
Kanun, tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yaparak 3.kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı normal zekalı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağından kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2.Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal zekalı bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idiyse ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.
Somut olayda, davacı ülkemizde tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları konut kredi
sözleşmesinden yararlanmış ve bu suretle bir menfaat elde etmiştir. Davalı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davalının, borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifaden kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir. Öte yandan, B.K.nun 61-66.maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre hacir altındaki kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Zira, sebepsiz zenginleşmenin iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmak sonuca etkili değildir.
Bu durumda mahkemece yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.