Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/31029 E. 2014/425 K. 14.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/31029
KARAR NO : 2014/425
KARAR TARİHİ : 14.01.2014

MAHKEMESİ : Diyarbakır 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/12/2012
NUMARASI : 2011/175-2012/1586

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı kuruma bağlı işyerinin temizlik işlerini yapmak üzere davalı ile sözleşme imzaladığını, dava dışı işçi Şiyar İzci tarafından Bandırma 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/153 esas sayılı dosyası üzerinden açılan davada, kıdem ve ihbar tazminatı ve benzeri işçilik alacaklarının kendisi ve davalıdan müteselsilen tahsiline karar verildiğini, kesinleşen karara istinaden başlatılan icra takibi üzerine 3.859,56 TL ödemek zorunda kaldığını, müteselsil sorumluluk gereğince bu miktarın 1/2’sinin davalı tarafından ödenmesi gerektiğini, ancak alacağın rücuen tahsili için başlatmış olduğu icra takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “Borçlar Kanunu’nun 146. maddesine göre aksi kararlaştırılmadıkça borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu oldukları, kendisine düşen paydan fazla miktarda ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçludan isteme hakkına sahip olduğu” gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki “temizlik hizmeti alımına ilişkin sözleşme” gereğince, davacı tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında davacının ödemek zorunda kaldığı miktarın 1/2’sinin, asıl işveren olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı tarafından ödenen işçi alacaklarından, tarafların 2013/31029-2014/425
müteselsilen sorumlu oldukları belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanununun 2/6. Maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” Hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da taraflar arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisi mevcut olup, davalı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, davacı ile birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar.
İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Nitekim Borçlar Kanununun 146. Maddesinde düzenlenen, “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteseslsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ödeme ile diğerlerine rücu hakkını kazanır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği açıkça belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 36.4. maddesinde, “Yüklenici tarafından çalıştırılan işçiler Sosyal Güvenlik Kurumu ve İş Kanunu hükümlerine tabidir. Bu nedenle 2013/31029-2014/425
çalıştırılan işçilerin mevzuatla ilgili tüm hakları saklıdır. (Örneğin sigorta primlerinin yatırılması, yıllık izin, doğum izinleri ve yardımları, varsa toplu sözleşmeden doğan haklar, kıdem tazminatları vs.) İlgili mevzuatın yüklenici tarafından yerine getirilmemesi sonucunda alt işveren asıl işveren ilişkisi nedeniyle idareye yüklenecek maddi sorumluluklar aynen yüklenici firmaya yönlendirilir ve ilk tahakkuk evrakından kesinti yapılır. Şayet yükleniciye herhangi bir ödeme yapılması söz konusu değilse, kesin teminattan kesinti yapılır. Eğer hiçbir yolla tahsilat olmayacaksa icra yoluyla tahsili yoluna gidilir.” Hükmü bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere sözleşmede, İş Kanunu ve alt işveren asıl işveren ilişkisi nedeniyle idareye yüklenecek maddi sorumlulukların, aynen yüklenici firmaya ait olduğu açıkça kararlaştırılmıştır. Başka bir ifade ile müteselsil borçluların alacaklıya karşı kural olarak eşit oranda sorumlu olduklarına ilişkin az yukarda değinilen ve emredici nitelikte bulunmayıp düzenleyici nitelikte olan bu hükmün aksi kararlaştırılmış ve bu konudaki tüm sorumluluk yükleniciye verilmiştir.
O halde tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri tarafları bağlayacağından, iç ilişki itibariyle, dava dışı işçiye yapılan ödemeden davacı ve davalı Kurumun yarı yarıya sorumlu olduklarının kabulüne olanak bulunmamaktadır. Bu durumda “davacının alt işveren olarak ödemiş olduğu miktarın 1/2’sini davalıdan rücuen tahsilini talep etmiş olduğu” iş bu davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece açıklanan hususlar göz ardı edilerek, “davacı tarafından ödenen işçi alacaklarından tarafların müteselsilen sorumlu oldukları ve bu sorumluluğun da eşit oranda olması gerektiği” belirtilmek suretiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ :Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, 14.1.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.