Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/30463 E. 2014/34112 K. 04.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/30463
KARAR NO : 2014/34112
KARAR TARİHİ : 04.11.2014

MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/09/2013
NUMARASI : 2012/93-2013/529

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, 31.08.2010 tarihli vekaletname ile vekil tayin edildiğini, davalıların icra takiplerini ve davalarını takip ettiğini, bazı dosyalarda masrafları bizzat yapmak durumunda kaldığını, tüm işleri tam ve yasaya uygun olarak yerine getirmesine rağmen davalıların vekalet ücretini ve masraflarını ödemediklerini ve haklı olarak istifa ettiğini ileri sürerek akdi ve yasal vekalet ücreti ile masraf alacağının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, avukatın görevini gereği gibi yerine getirmediğini, yapılan tahsilatı ödemediğini, haklı istifanın söz konusu olmadığını ve görevden haksız olarak çekildiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, alınan vekaletnameye uygun olarak tüm işleri takip ettiği, görevini tam olarak yaptığı fakat hak ettiği ücret ve masrafların ödenmemesi sebebiyle haklı olarak istifa etmek zorunda kaldığı iddiasıyla eldeki davayı açmış olup davalılar davacının görevini tam olarak olarak yerine getirmediğini ve haklı istifanın olmadığını savunmuşlardır. Mahkemece, davacının haklı nedenle istifa ettiği kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Borçlar Kanununa göre vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu ve yenilik doğuran bir işlemdir. Ancak istifa haklı değil ve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanununda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden Borçlar Kanunundaki aynı konuya ilişkin düzenlemelere göre daha ağır bir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de, Avukatlık Kanununun 174/1 maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz” hükmü mevcut olup bu hükümle, vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunundaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri ve kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır.
Avukatlık Kanununun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder” ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2. maddesinde düzenlenen “… avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır” Hükümleri gereğince de avukat, aksine sözleşme yoksa işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücret talep edemez. (Bkz. Aynı doğrultuda HGK. 23.3.1983 4/562-156; HGK. 3.7.1987 3/92-599; 13. HD. 2005/15433 E. 2008/3694 K.; 13. HD.2008/6280 E. 2008/11580 K.) Ancak, haksız azil halinde olduğu gibi avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de işe devam etme olanağı mevcut olmadığından avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir.
Öte yandan, vekalet ilişkisi bir bütün olup vekaletten azil gibi istifa da taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira azil ve istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” sona ermektedir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakılırsa; davacı yapılacak işle ilgili tüm bilgileri davalılara verip müvekkillerini aydınlatarak, davalıların talimatıyla 6 saat süren, 6 seferde taşınan ve yüksek miktarda masraf gerektiren haciz işleminı yapmış olup davacı bu iş için kendisine ödenen 750.00 TL masraf avansı dışındaki tüm harcamaları da kendisi karşılamıştır. Davacı avukat masrafları karşılama yükümlülüğü olmamasına rağmen haciz işlemlerini devam ettirip gerekli 2013/30463-34112
harcamaları kendi cebinden yaparak muhafaza işlemini tamamlamıştır. Davacı, tüm bu işlemleri yaptıktan sonra ihtarname düzenleyerek bizzat yaptığı avansın 7 gün içinde ödenmesini davalılardan talep etmiş olup davalıların cevabi ihtarnamede taleplerin yersiz olduğunu ve ödeme yapılmayacağını bildirmeleri üzerine davacı, ihtarnameyle haklı gerekçeyle istifa ettiğini davalılara bildirmiş ve alacaklarının tahsili amacıyla iş bu davayı açmıştır. Taraflar arasında tüm işlemler, davalıların cep telefonu mesajıyla davacıya verdikleri talimatlar, yapılan haciz işlemleri ve masraf belgeleri değerlendirildiğinde bilirkişi tarafından tespit edildiği ve mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacının istifası haklıdır. Az yukarıda açıklanan yasa hükümleri gereğince haklı istifa halinde avukat muaccel olan vekalet ücretini talep edebilir. Mahkemece, davacının haklı istifa ettiğini kabul edilmesine rağmen bilirkişi raporuyla yapılan hesaplamaya itibar edilmeyerek hesaplama tarzı anlaşılamayacak şekilde belirlenen 5.151.04 TL avukatlık ücreti ve 2.496.85 TL masraf alacağının tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır. Hal böyle olunca; mahkemece, davacının haklı olarak istifa ettiği kabul edilerek açıklanın ilkelere göre vekalet ücretini hak ettiği ve ispat edilen masraf alacağının tahsili gerektiği gözetilerek bilirkişiden ek rapor alınarak veya gerekirse oluşturulacak uzman bilirkişi heyetinden Yargıtay ve taraf denetimine açık rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davalıların tüm temyiz itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 4.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.