Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/30306 E. 2014/10819 K. 09.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/30306
KARAR NO : 2014/10819
KARAR TARİHİ : 09.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 4. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 04/06/2013
NUMARASI : 2012/612-2013/498

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, davalıyla imzaladıkları 24.07.2007 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi uyarınca 19 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, sözleşmede teslim süresinin 24 ay olduğu ve bu sürenin en fazla 6 ay uzatılabileceğinin öngörüldüğünü, bu süre dahil konutun en geç 24.01.2010’da teslim edilmesi gerekirken 25.03.2010’da teslim edildiğini, taşınmaza girişin ise Nisan 2010 itibariyle izin verildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2 aylık geç teslim nedeniyle 6.872,00 TL nın 24.01.2010’dan itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu konutun 07.03.2010’da teslim formuyla eksiksiz olarak teslim edildiğini, basit eksikliklerin aynı gün giderildiğini, davacının dairenin tamamında hak sahibi olmadığı savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, geç teslim nedeniyle cezai şart alacağının davalıdan istendiğinin teslim tutanağıyla aynı kuvvette yazılı bir belgeyle ispatlanması gerektiği, davacının teslimi gereken 24.01.2010’dan önceki bir tarihten önce davalıya gecikme cezasının ödenmesi ve bu konudaki haklarını saklı tuttuğuna dair herhangi bir ihtarda bulunduğunu ileri sürmediği gibi buna ilişkin delil de sunmadığı gerekçesiyle cezai şart alacağının haklılığı ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiş; hükmün davacı tarafından temyiz
Edilmesi üzerine Dairemizce gerekçede belirtilen nedenlerin geç teslimden dolayı davacının tazminat hakkını engellemeyeceği nedeni ile bozulmasına karar verilmiş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde ise davanın kısmen kabulü ile 5.800,00 TL kira alacağının dava tarihinden itibaren değişken avans faiz oranı ile birlikte davalıdan alınmasına karar verilmiş; hüküm bu kez davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Genel olarak borç ilişkisi kimler arasında meydana gelmişse, alacaklılık ve borçluluk sıfatları da bu kişilere ait olup, bunun doğal sonucu olarak, borçlu kime karşı ifa yükümü altına girmişse, alacak hakkı da o kişiye aittir. Bununla beraber alacaklının, alacağını üçüncü bir kişiye devretmesi mümkün olup, “alacağın temliki”, alacağı devreden alacaklı ile devralan kişi (yeni alacaklı) arasında yapılacak yazılı bir sözleşme ile meydana gelir. Alacağın temlikinde alacaklı, halen sahip olduğu bir hakkını devredebileceği gibi, henüz mevcut olmayan, müstakbel bir alacağını da devredebilir. Temlik edenin, temlik anında sahip olduğu bir hakkını devrettiği durumlarda, yapılan bu tasarruf işlemi ile alacaklı, malvarlığının aktifindeki mevcut haklarda, başkası lehine bir azalmayı kabul etmektedir. Böylece, temlik akdi yapılır yapılmaz alacak, alacağa bağlı olan bütün imtiyazlar ve fer’i haklarla beraber devralana geçmektedir. (Borçlar Kanununun 168/1. maddesiyle 6098 Sayılı Borçlar kanunun 189 maddesi) Bu nedenle gerek işleyip de eski alacaklı tarafından tahsil edilmemiş, gerekse işlemekte olan tüm fer’i hak ve alacaklar yeni alacaklıya ait olmaktadır. Nitekim, temlik eden kişinin, temlikle birlikte borçlu ile hukuki ilişkisi kesildiğinden, alacağın tahsilinin dava ve talep hakkının da, onun maliki durumuna geçmiş olan, temellük edene geçmesi, alacağın temlikinin doğal bir sonucudur. Kural olarak alacağın temlikinde borçlunun hukuki durumunda herhangi bir değişiklik olmamakta, sadece muhatap olacağı kişi (alacaklı) değişmektedir. Borçlar Kanununun 167/1. maddesinde de, borçlunun temlik edene karşı haiz olduğu def’ileri, temellük edene karşı da ileri sürebileceği belirtilmekle alacağın, temlik sırasındaki durumu ile yeni alacaklıya geçeceği ifade edilmektedir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa;
Dava, taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan, kira kaybı tazminatı istemine ilişkin olup, ibraz edilen 7.9.2010 tarihli “üyelik hakkı devir sözleşmesi” gereğince davacının, dava konusu sözleşmeden kaynaklanan alacaklarını yarısını dava dışı F.. H..’na devrettiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin ilk paragrafında “hak sahibi olduğum İ.B.B Toplu
Konut projesinde yer alan üyelik hakkımı bugüne kadar doğmuş ve doğacak tüm hakları ile birlikte devir ve temlik ettiğini” belirtilmiştir. Malik olan davacı, temlik tarihi itibariyle her türlü hak ve alacaklarını yarısını dava dışı F.. H..’na devretmiş olduğundan, devredilen hak ve alacaklar içinde, temlik tarihi itibariyle devredenin borçluya karşı sahip olduğu geç teslim nedeniyle kira kaybından doğan alacaklarının da bulunduğu tartışmasızdır. Dava dışı kişi, davacının, bu konudaki alacağının yarısını, alacağın temliki hükümlerine göre temellük etmiş olduğundan, gerek işleyip de eski alacaklı tarafından tahsil edilmemiş, gerekse işlemekte olan tüm fer’i hak ve alacakların yarısı yeni alacaklı olan dava dışı devralana geçmektedir.
Sonuç olarak davacının, dava dışı F.. H… ile imzalamış olduğu 7.9.2010 tarihli “Devir Protokolü” ve alacağın temliki hükümlerine göre, taşınmazın geç tesliminden kaynaklanan kira bedeli alacağı yönünden, davalı satıcıya karşı ancak ½ oranında dava ve talep hakkı mevcut olduğu nazara alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Davacı, dava dilekçesinde 24.1.2010 tarihi ile 25.3.2010 tarihleri arasındaki iki aylık kira kaybını talep etmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda ise 17.5.2010 tarihli Site Yönetimi duyurusunda taşınmaya 1.4.2010 tarihinden itibaren izin verilmesi sebebi ile bu tarih esas alınarak 2 ay 7 günlük bir hesaplama yapılmıştır. Ne var ki, davalı 9.3.2010 tarihli teslim tutanağı ile dairenin tesliminin 9.3.2010 tarihinde gerçekleştiğini savunmuştur. Davalı teslim tutanağı ile tesliminin 9.3.2010 tarihinde gerçekleştiğini yazılı belgeyle kanıtlamış, davacıda bu hususun aksini aynı kuvvetde bir delille ispatlayamamıştır. O halde mahkemece teslimin 9.3.2010 tarihinde gerçekleştiğinin kabulü gerekirken yazılı şekilde 1.4.2010 tarihini esas alarak hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 420.50 TL harcın istek halinde iadesine, 9.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.