Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/30121 E. 2014/6053 K. 05.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/30121
KARAR NO : 2014/6053
KARAR TARİHİ : 05.03.2014

MAHKEMESİ : Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/05/2013
NUMARASI : 2011/400-2013/363

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, 25.12.2010 tarihinde rahatsızlanması sonucu davalı hastaneye başvurduğunu, hastanenin acil servisinde muayene edilip iğne yapıldığını, yapılan iğne sonucunda sol ayağının tamamen uyuştuğunu ve ayağa kalkamadığını ve hala ağrılarının devam edip yürümekte zorlandığını, iş gücü kaybına uğradığını ve işlerini yardımla yürütebildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.500 TL maddi ve 50.000 tl manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, ilacın nörotoksit etki gösterebilceğini, bu durumdan kimsenin sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı ve iğneyi enjekte eden dava dışı kişiye karşı başlatılan adli soruşturma dosyası kapsamında Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan alınan rapora göre davacının şikayetlerinin davalının hastanesinde yapılan enjeksiyon sonrası beklenebilir komplikasyon olarak değerlendirilmesi gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak ve uygulamak HUMK’nın 76. maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir. Davacı davalının hastanesinde yapılan enjeksiyon uygulaması sonucu zarara uğradığı iddiası ile eldeki tazminat davasını açmıştır. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, 2013/30121 2014/6053
Özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır (BK m. 386-390). Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK m. 321/1). O nedenle tedaviyi üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor ve hastane, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri gözönünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK’nun 394/1. maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise, doktor ve hastane sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olaya bakıldığında, dava, davacının davalı hastanede kendisine yapılan enjeksiyon sonucu uğramış olduğu zararlardan dolayı davalı hastane aleyhine açmış olduğu maddi ve manevi tazminat taleplerinden ibarettir. Mahkemece, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 7.9.2011 tarihli rapor dikkate alınarak, davacının yakınmalarının, enjeksiyon sonrası beklenebilir komplikasyon olduğu değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, karara esas adli tıp kurulu raporunun davacının iddia ettiği gibi yanlış enjeksiyon yapılıp yapılmadığı hususunu yeterince aydınlatmış olmaması ve davacının şikayetlerinin hala devam ettiği hususları da gözönünde bulundurularak, dosyanın tomar halinde üniversitelerden seçilecek, konusunda uzman bilirkişilere tevdi edilerek taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık, ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzim edilmesinin istenmesi, bundan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın temyiz eden davacı yararına (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 05.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
AY.