Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/29344 E. 2014/14190 K. 02.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/29344
KARAR NO : 2014/14190
KARAR TARİHİ : 02.05.2014

MAHKEMESİ : Develi 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)
TARİHİ : 08/11/2012
NUMARASI : 2010/617-2012/726

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, murisleri H.K.’ün davalı bankadan 07.07.2008 tarihinde 9.000-TL gülen emekli kredisi çektiğini ve aynı tarihte hayat sigortası yapıldığını, murislerinin 14.11.2009 tarihinde vefat ettiğini, davalı bankanın hayat sigortasını yenilememesi ve uyarı da yapmaması nedeniyle bankaya mirasçılar olarak ödeme yaptıklarını, bu ödemeyi yapmak için kredi çekmek zorunda kaldıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, bankaya ödenen 6.938—TL, bankanın muristen tahsil ettiği 1.000-TL ve kredi çektikleri için uğradıkları 500-TL zararın ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı, bankanın hayat sigortası yaptırma yükümlülüğünün bulunmadığını, murisin sigorta poliçesi düzenlenirken sağlığı ile ilgili sorulan sorulara kasıtlı olarak eksik ve yanlış cevaplar verdiğini, hayat sigortası düzenlenmiş olsa bile ölümden sonra sağlık durumunun anlaşılması nedeni ile tazminat talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 7.938-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacıların tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacılar, murislerinin davalı bankadan kullandığı tüketici kredisi nedeniyle hayat sigortası yaptırdığını, murislerinin 14.11.2009 tarihinde vefat ettiğini, hayat sigortasının yenileme döneminde davalı bankanın yenileme yapmadığı gibi uyarıda da bulunmadığını ileri sürerek oluşan zararlarının tahsili için eldeki davayı açmışlardır. Davalı banka, aralarındaki sözleşme hükümlerine göre hayat sigortası yaptırma yükümlülüğünün davacıların murisine ait olduğunu, murisin yenileme yolunda bir talebinin olmadığını, murisin sağlığı hakkında yanlış beyanda bulunduğunu, hayat sigortası yapılsa dahi tazminat istenemeyeceğini savunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, davalı bankanın murisin sağlığı hakkında yanlış beyanda bulunduğu savunmasını kanıtlayacak bir bilgi ve belge dosya kapsamında mevcut değildir. Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde;17.01.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 01.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği”nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir.
Mahkemece, davalı bankanın bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği, yönetmeliğe aykırı davrandığı, bu nedenle kusurlu olduğu ve sorumlu olması gerektiği kanaatiyle davacılar tarafından ödenen 6.938-TL ile muris H. K.’ün vefat etmeden önce yapmış olduğu 1.000 TL ödemenin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Oysa ki, kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği”, 17.01.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 01.02.2009 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Her ne kadar, az yukarda açıklanan kredi sözleşmesinin 11.2 maddesindeki düzenleme ile, hayat sigortası konusunda davalı bankaya değil, kredi borçlusuna yükümlülük getirildiği anlaşılmakta ise de, yine az yukarda sözü edilen Yönetmeliğin ilgili hükmü gereğince de, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğu kredi kullanana ait olmakla birlikte, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren bankaya ait olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, sigorta poliçesinin yenilenmesi gereken tarih itibariyle, söz konusu Yönetmelik hükümleri yürürlüğe girmiştir. Davalı bankanın, 07.07.2009 tarihinde sona eren davacıların murisine ait kredili hayat sigortasının yenilenmesi için, en azından muhatabına bildirim yapmak suretiyle kredi borçlusunu konu ile ilgili bilgilendirmesi yönetmelik hükmü olup ayrıca asgari özen yükümlülüğünün bir sonucu olduğu gibi, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarının da bir gereğidir. Ancak bu kabule rağmen, sigortanın yenilenip yenilenmediğinin de, kredi borçlusu tarafından takibi gerekeceğinden, davacıların uğradıkları zararlar nedeniyle tarafların müterafık kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacıların tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.