Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/28391 E. 2014/6772 K. 11.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/28391
KARAR NO : 2014/6772
KARAR TARİHİ : 11.03.2014

MAHKEMESİ : Erzin Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/03/2013
NUMARASI : 2011/289-2013/124

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, davalı ile 27/10/1998 tarihinde harici bir sözleşme imzaladıklarını, bu sözleşme kapsamında Erzin İlçesi, İsalı Mah., Hatiçoğlu sk., … parsel sayılı taşınmazdaki 200 m2 alanındaki yeri davalıdan satın aldığını, tapuda devrin gerçekleşmediğini ileri sürerek şimdilik 20.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, zamanaşımının dolduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Zamanaşımı, kanunun belirlediği süreler içerisinde hakkın kullanılmaması sebebiyle dava ve icra kabiliyetini, karşı tarafın def’i ile kaybettiren ve haklar üzerinde etki yapan kanuni sukut sebebidir. Öteki deyişle, borcun zamanaşımına uğramasıyla alacağın sona ermemesi alacaklının dava yolu ile alacağını elde etme imkânının ortadan kalkmasıdır. Kısaca, borcun eksik bir borç haline gelmesidir.
Zamanaşımının Şartları: zamanaşımına tabi bir borcun varlığı; borcun muaccel olması; kanunda belirli olan bir sürenin geçmesi; zamanaşımının gerçekleşmesi için kanundaki belirli sürenin geçmesi olarak sayılabilir. Bu üç şartın bir araya gelmesiyle birlikte zamanaşımı gerçekleşmiş olur.
Yasada hangi hakların zamanaşımına uğrayacağı, hangilerin uğramayacağı belirli bir sistem halinde düzenlenmiş değildir. Kural olarak yalnızca alacak hakları zamanaşımına bağlanmıştır. Mülkiyet hakkı ve diğer ayni talepler kural olarak zamanaşımına uğramazlar.
BK’nun 125’inci maddesinde zamanaşımının kapsamı ve süresiyle ilgili genel bir hüküm sevk edilmiştir. Bu madde hükmüne göre; “Bu kanunda başka bir suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir.” denilmiştir. BK. mad. 126’da yukarıdaki ilkenin istisnası düzenlenmiştir. Buna göre bazı alacaklar beş yılda zamanaşımına uğrar.
Kural olarak; sözleşmeden doğan alacak zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu anda işlemeye başlar. Buradaki “muacceliyet” kavramı, alacaklı tarafından talep ve dava edilebilir hale gelmiş olma anlamını taşıdığından, öncelikle doğmuş bir alacağın varlığı gerekir.
BK’nun 101.maddesi gereğince, borcun muaccel olması, ifa zamanının gelmiş olmasını ifade eder. Borcun ifası henüz istenemiyorsa, muaccel bir borçtan söz edilemez. BK’nun 74.maddesi gereğince borcun yerine getirilmesi bir süreye bağlanmamışsa, borcun doğumu ile birlikte alacak “muaccel” olur. Eğer borcun ifası vadeye bağlanmışsa, alacaklı için zaman aşımı vadenin geldiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Kanun koyucu 128.maddede zamanaşımının başlaması için borçlunun temerrüde düşürülmesi esasından ayrılarak, alacağın muaccel olmasını kafi görmüştür.
Sözleşmeden doğan alacaklarda zamanaşımının alacağın muaccel olduğu tarihten başlayacağı tartışmasızdır. BK’nun 74.maddesi gereğince, borcun yerine getirilmesi bir süreye bağlanmamışsa, borcun doğumu ile alacak muaccel olur, yine BK’nun 128.maddesi gereğince de zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihte başlar. Bu anlamda ifa anının gelmesine borcun muaccel olması denilir. Alacaklı ancak bundan sonradır ki alacağını dava edebilir, alacak için zamanaşımı bu andan itibaren işlemeye başlar.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı ile davalı arasında 22.09.1998 ve 27.10.1998 tarihli, “Kendi Aramızda Satış Sözleşmesi” başlıklı belgelerin düzenlendiği tartışmasızdır. Belgelerin içeriğinden, davacının 600 m2 taşınmazı tapuda davalıya sattığı, ancak yapılan bu harici sözleşmelerle 200 m2’sinin davacının kullanımında kaldığı ve bedelinin alınmadığı, hisselerin ayrılıp müstakil tapuya geçildiğinde 200 m2’lik kısmın ya tapusunun davacıya geri verileceği ya da davalının bedelini vererek fiilen kullanabileceği kararlaştırılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, 22.09.1998 ve 27.10.1998 tarihli “Kendi Aramızda Satış Sözleşmesi” başlıklı belgelerden, yani sözleşmeden kaynaklandığının kabulü gerekir. Bu durumda, eldeki uyuşmazlıkta BK.nun 125.maddesindeki, 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gereklidir. O halde mahkemece, davanın esasına girilip taraf delilleri toplanarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın zamanaşımına uğradığından bahisle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 13.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
B