Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/24928 E. 2014/246 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/24928
KARAR NO : 2014/246
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 3. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 07/05/2013
NUMARASI : 2011/304-2013/482

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıdan satın aldığı taşınmazın ayıplı inşa edilmesi nedeniyle su sızıntısı sonucu evinin zarar gördüğünü, mahkemece ayıplı imalat olduğunun tespit edildiğini belirterek; ayıplı konutun iadesi ile satış bedeli olan 142.560 TL’nin satış tarihinden itibaren faiziyle tahsiline, mümkün olmaması halinde % 15 değer kaybının tahsiline ve 5.000 TL manevi zararın dava tarihinden itibaren faiziyle tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı savunmasında taşınmazın ayıplı inşa edildiği iddiasının doğru olmadığını ve davacı tarafından ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, ayıba ilişkin ihbarın süresinde yapılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalıdan satın alının taşınmazın ayıplı olarak inşa edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davacının, davalıdan satın aldığı taşınmazı 23.12.2008 tarihli teslim tutanağı ile teslim aldığı, dava konusu hususa ilişkin 05.07.2010 tarihinde mahkemeden tespit talebinde bulunduğu, yapılan tespite ilişkin hazırlanan 18.08.2010 tarihli bilirkişi raporunun davalıya 24.08.2010 tarihinde tebliğ edildiği ve 11.03.2011 tarihinde eldeki davanın açıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
2013/24928-2014/246
4077 sayılı Kanunun 4.maddesinin 2.fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununda gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, 4077 sayılı TKHK’nun 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, Borçlar Kanununun bu konudaki 198. maddesi uygulanacaktır. Borçlar Kanununun 198. maddesine göre, alıcı, teslim aldığı malı örf ve âdete göre, imkân hâsıl olur olmaz muayene etmek ve satıcının tekeffülü altında olan bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya derhal ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda adi bir muayene ile meydana çıkarılamayacak bir ayıp mevcut olup da, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa, bu durumu da derhal satıcıya ihbar etmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. BK.’nun 198. maddesinde öngörülen süre içinde ihbar edilmeyen ayıplar için dava açılamaz.
Mahkemece davacının taşınmazında meydana gelen su basma olayı sonrasında davalı şirket görevlilerince düzenlenen 07.06.2010 tarihli tutanakla davacının ayıbı öğrendiği, bu ayıbı davalıya derhal bildirme yükümlülüğünü yerine getirmediği kabul edilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının 07.06.2010 tarihli tutanağa konu su basması olayının gerçekleşmesi ile ayıbı öğrendiği kabul edilmiş ise de, bu tutanakta davacının imzası bulunmadığı gibi tutanak içeriğinde su basma olayının taşınmazdaki imalat hatasından kaynaklanmadığı, teras süzgecinin tıkalı olması nedeniyle meydana geldiğinin belirtildiği görülmektedir. Nitekim davacı tarafından dava konusu taşınmazda meydana gelen su basma olayının sebebinin tespiti amacıyla 05.07.2010 tarihinde mahkemeden tespit talebinde bulunulmuş olup, mahkemece yapılan tespit sonucu hazırlanan 18.08.2010 tarihli bilirkişi raporunda, taşınmazın inşası sırasında teras balkon eğiminin yeterli olmadığı ve yağmur suyu tahliye giderinin yeterli büyüklükte yapılmadığı, PVC doğramalarının yerle birleştiği noktada yapılması gereken mermer eşiğin konulmadığı, bu ayıplı imalatların gizli ayıp niteliğinde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca eldeki davada yargılama aşamasında yapılan keşif sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda, taşınmazdaki mevcut hasarın sadece 2013/24928-2014/246
tespit bilirkişi raporun da yer verilen ayıplı imalattan kaynaklanmış olamayacağı, asıl sebebin taşınmazın projesinde olması gereken gizli dereli metal çatı kaplamasının yapılmayarak terasın projesine aykırı olacak şekilde büyütülmesinden dolayı terasta yer süzgecinden tahliye edilemeyecek kadar suyun biriktiği ve bu suyun tahliyesini sağlayacak kanal borusunun yapılmamasından kaynaklanan gizli ayıplı olarak imal edildiği tespit edilmiştir. Her iki bilirkişi raporundaki ayıplı imalata ilişkin teknik tespitler ve ayıplı imalatın gizli ayıp olarak nitelendiği gözönüne alındığında sıradan bir tüketici konumunda bulunan davacının bu ayıplı imalattan tespit bilirkişi raporu ve yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile bilgi sahibi olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle olunca davacının taşınmazın inşası sırasındaki ayıplı imalatı bilirkişi raporu ile öğrenmesinden sonra yasal süre içinde bilirkişi raporunu davalıya tebliğ ettirmek suretiyle ihbarda bulunduğu ve davanın süresinde açıldığı kabul edilerek davanın esasına girilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ayıbın süresinde ihbar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine dair hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ;Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 13.1.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.