Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/24448 E. 2014/27507 K. 18.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/24448
KARAR NO : 2014/27507
KARAR TARİHİ : 18.09.2014

MAHKEMESİ : Menemen 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2013
NUMARASI : 2012/1084-2013/484

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı birleşen davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı Asil İ.. E.. ve vekili avukat M.. A.. ile davacı vekili M.. V.. S..’in gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, dava dışı kooperatif ile yaptığı satış vaadine havi kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği arsa sahibi olarak kendine düşecek daireyi Menemen noterliğinden tanzim edilen 17.5.1994 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile davalıya sattığını, dairenin 16.5.1997 tarihinde teslim edilmesinin kararlaştırıldığını, ancak daireyi yapacak yüklenicinin temel dahi atmadığını, bu nedenle davalıya teslim yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi bu aşamadan sonra da getirmesinin mümkün olmadığını, davalının açtığı davalar ile kira tazminatı talep ettiğini, bu davaların davalı lehine sonuçlandığını, aynı nitelikteki 2009/424 esasında kayıtlı davanın derdest olduğunu belirterek arsa payı tapusunun iptali ile sözleşmenin feshine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirdiğini ancak davacının daireyi teslim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının teslim tarihinden sonraki dönem için kira tazminatı ödemesi gerektiğini, sözleşmenin feshi koşullarının oluşmadığını savunarak davanın reddini dilemiş; birleşen 2011/447 Esas sayılı dava dosyasında, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 16.06.2009-16.06.2010 tarihleri arasındaki kira ve gecikme tazminatı alacağı olarak 10.000-TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan (asıl dosyada davacı) tahsilini istemiş; birleşen 2013/97 Esas sayılı dosyasında ise, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 16.06.2005-16.06.2009 tarihleri arasındaki kira ve gecikme tazminatı alacağı olarak 15.000-TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan (asıl dosyada davacıdan) tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 04.04.2012 gün, 2012/3370 Esas, 2012/9094 Karar sayılı ilamı ile “ Davacı arsa sahibi ile dava dışı yüklenici SS. D..A.. ve Konut Yapı Kooperatifi arasında 21.3.1994 tarihli satış vaadine havi kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yapıldığı, bu sözleşme gereği davacı arsa sahibine düşen dairenin Menemen 1.Noterliğinde düzenlenen 17.5.1994 tarihinde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapıldığı dairenin 16.5.1997 tarihinde tesliminin kararlaştırıldığı, ancak dava dışı yüklenicinin yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi inşaatın temelinin dahi atılmadığı bu bağlamda davacının da davalıya karşı teslim yükümlülüğünü yerine getirmediği, davalıda 1998 yılından başlamak üzere 2009 yılına kadar kira tazminatına ilişkin davalar açtığı bu davaların davalı lehine sonuçlandığı dosya içeriğinden anlaşıldığı gibi bu hususlar tarafların ve mahkemenin de kabulündedir. Yukarıda açıklandığı üzere dava dışı yüklenicinin inşaatı yapmadığı gibi bu aşamadan sonrada yükümlülüğünü yerine getirmeyeceği, buna bağlı olarak davacının teslim yükümlülüğünü yerine getirmeyeceği sabit olmuştur. Kural olarak tüm iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde taraflar yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. Aksi halde karşı taraf BK.106.108 maddesi gereğince zararının tazminini isteyebilir. Bu açıklamaya paralel olarak davalı alıcı davacı satıcıdan teslimi gereken tarihten sonraki dönem için kira tazminatı isteyebilir. Ne var ki bu kuralın uygulanması mutlak değildir. Herkes BK. 2.maddesi gereğince haklarını hüsnüniyet kuralları içinde kullanmak zorundadır. Hal böyle olunca davalının sözleşmeyi fesih hakkı doğduğu halde bu hakkını kullanmayarak sözleşmeyi ayakta tutması hakları suistimal mahiyetinde olup, hukukun himaye görmez. Bu durumda BK. 117.maddesi ve MK. 2.maddesi gözetilerek sözleşmenin feshi talebinin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının tapu iptal ve tescil talebinin reddine, sözleşmenin feshi talebinin kabulü ile taraflar arasında düzenlenen Menemen.. Noterliğinin 17/05/1994 tarih .. yevmiye nolu düzenleme şeklindeki taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin feshine, bu dosya ile birleşen 2013/97 E. ve 2011/447 E. sayılı dosyalarda davacının davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davalı (birleşen dosyalarda davacı) tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının tapu iptal ve tescil talebinin reddine, sözleşmenin feshi talebinin kabulü ile taraflar arasında düzenlenen Menemen.. Noterliğinin 17/05/1994 tarih .. yevmiye nolu düzenleme şeklindeki taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin feshine karar verilmiştir. Dairemizin bozma ilamında da bahsi geçen ve dava tarihinde yürürlükte olan BK’nun “İfanın Mümkün Olmaması” başlıklı 117.maddesinde;” Borçluya isnat olunamayan haller münasebetiyle borcun ifası mümkün olmazsa, borç sakıt olur. Karşılıklı taahhütleri havi akitlerde bu suretle beri olan borçlu haksız iktisaplara müteallik hükümlere tevfikan almış olduğu şeyleri iadeye mecbur ve kendisine henüz tediye edilmemiş bulunan şeyi istemek hakkından mahrum olur. Kanun veya akit ile, borcun ifasından evvel bile vukua gelen zararın, alacaklıya tahmil edilmiş
olduğu haller bundan müstesnadır.”düzenlemesi mevcuttur. Mahkemece sadece resmi şekilde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin feshine karar verilmiştir. Oysaki sözleşmenin feshi nedeniyle borcundan arınan davacı borçlunun da almış olduğu satış bedeli yerine taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerini (taraflar arasında resmi şekilde yapılmış bir gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi bulunduğundan) davalıya iade etmesi gerekir. Aksi halde davacı borçlunun sebepsiz zenginleşmesi söz konusu olur. Mahkemece, bu konuda bir karar verilmemiştir. Yine, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin feshine karar verilmekle, bu sözleşmeye dayanılarak davalı adına oluşturulan tapu kaydı da dayanaksız kalmıştır. Hal böyle olunca mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişi veya kurulundan alınacak rapor ile davaya konu taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri tespit edilerek sözleşmenin feshi ile birlikte, bu bedelin de davalıya iadesine, davalı adına oluşturulan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-Davalı(Birleşen 2013/97 Esas Sayılı dosyada davacı) İ.. E.., birleşen bu dosyada 22.07.2009 tarihli dava dilekçesi ile 16.06.2005-16.06.2009 tarihleri arasındaki dönem için gecikme ve kira tazminatı talebinde bulunmuş olup, eldeki asıl dava ise 03.12.2009 tarihinde açılmıştır. Davacı(birleşen dosyanın davalısı Z.. E..) fesih iradesini 03.12.2009 tarihinde bildirdiğine göre bu tarihten önce açılan ve fesihten önceki döneme ilişkin olan kira tazminatına ilişkin davanın, sözleşmenin feshedildiği gerekçesiyle reddine karar verilmesinde hukuka uyarlılık bulunmamaktadır. Bu durumda, birleşen bu dosya yönünden işin esasının incelenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
3-Bozma nedenine göre davalının(birleşen dosyada davacı) sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı(birleşen dosyada davacı) lehine BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının(birleşen dosyada davacı)sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 24,30 TL. temyiz harcının davalı birleşen davacıya iadesine, 18.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.