Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/23877 E. 2014/14106 K. 30.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/23877
KARAR NO : 2014/14106
KARAR TARİHİ : 30.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/04/2013
NUMARASI : 2010/906-2013/158

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, avukat olduklarını, davalıların 19.02.2009 tarihinde vekalet verdiğini, 20.02.2009 tarihinde davalılarla ayrı ayrı Avukatlık ücret sözleşmesi imzaladıklarını, bu sözleşmeye göre davalıların murisi F..K.. ndan kalan terekenin tespiti ile miras payı oranında davalılar adına tescil ve intikal işlemleri yaparak davalılara teslimini sağlamakla yükümlendiklerini, üstlendikleri bu görevi yerine getirmek amacıyla açılacak dava ile ilgili ön hazırlıkların yapıldığını ve 25.02.2009 tarihinde açılan davada keşif talebinde bulunduklarını ve keşfe katıldıklarını, veraset ve intikal işlemi için gayrımenkul değer bildiriminde bulunduklarını,muris F… K…’ nun evliik birliği dışında doğan oğlu K..K..u adına kayıtlı bulunan yer için muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil – tenkis davası açmak için dava dilekçesini hazırlamalarına ve gerekli harç miktarını istemelerine rağmen masrafların karşılanmamasından dolayı davanın açılamadığını, görevlerini yapmalarına karşın davalıların kendilerini 08.06.2009 tarihinde haksız olarak azlettiklerini, maktu olarak kararlaştırılan ücret ile birlikte başarıya göre verilecek nisbi vekalet ücretinin tamamına hak kazandıklarını ancak bugüne kadar bu ücretlerin ödenmediğini ileri sürerek şimdilik her bir davalıdan 10.000.’ er TL olmak üzere toplam 30.000.00.TL’ nın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davacı avukatların yapılan sözleşme gereğince aylık rapor vermeleri gerekirken vermediklerini, talimatları doğrultusunda hareket etmediklerini, yeterli çabayı göstermediklerini, kendilerini yanlış yönlendirdiklerini, üzerlerine aldıkları işi yerine getirmediklerini, davacılara olan güvenlerinin sarsıldığını ve davacıların haklı olarak azledildiğini savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 21.240.00.TL’ nın 7.080.00.TL’ sının E.. K.., 7.080.00.TL’ sının P.. K..,
7.080.00.TL’ sının F..Ö…’ den tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağı istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki ücret sözleşmesi gereğince avukat olan davacıların davalılara hukuki yardımlarda bulunduğu, vekalet ilişkisinin 08.06.2009 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukatlar, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalılar ise, davacıların görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalıların vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Davacılar ile davalılar arasında ayrı ayrı imzalanan 20.02.2009 tarihli Avukatlık ücret sözleşmesinin sözleşme konusu iş başlıklı 1. maddesinin son fıkrasına göre, davacı avukatların davalı müvekkillerinin bildireceği elektronik posta adresine her ayın ilk haftası yürüyen işlerle ilgili rapor gönderileceğinin hüküm altına alındığı, davacı avukatların 30.03.2009 tarihinde rapor gönderdiği,
davalıların 01.04.2009 tarihinde bu rapor ile ilgili açıklama istediği, tarafların 04.04.2009 tarihinde bu hususta telefonla görüştükleri, davalıların 06.04.2009 tarihinde yazılı olarak davacılara yapılmasını istedikleri işlemleri ve bunlarla ilgili cevapları acilen istediklerini bildirdikleri, ancak cevap verilmemesi üzerine 05.05.2009 tarihinde yeniden, 06.04.2009 tarihinde yazılan yazıya cevap verilmesini istemelerine rağmen yazılı cevap verilmediğinin ve aylık raporun verilmediğinin bildirildiği ve aylık raporun gönderilmesinin istendiği ancak davacıların bunlara karşılık olarak 21.05.2009, 25.05.2009 ve 30.05.2009 tarihinde elektronik posta yoluyla bilgi verdiği, buna göre davacıların sözleşme gereğince her ayın ilk haftası yürüyen işlerle ilgili elektronik posta yoluyla bilgi verme yükümlülüğüne aykırı davrandıkları ve bu hususta davalıların vekili olan davacıları 08.06.2009 tarihinde yaptıkları azilde haklı oldukları dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Bu itibarla somut olayda mahkemece, sonuçlanıp kesinleşen iş bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 363.00 TL harcın istek halinde davalıya, peşin alınan 24.30 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.