Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/23271 E. 2014/132 K. 09.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/23271
KARAR NO : 2014/132
KARAR TARİHİ : 09.01.2014

MAHKEMESİ : Ankara 7. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 16/04/2013
NUMARASI : 2011/556-2013/801

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, murisleri B..A..’ın 4.5.2009 tarihinde 17.000 TL tüketici kredisi çektiğini ve aynı tarihte hayat sigortası yapıldığını, murislerinin 28.1.2011 tarihide eceli ile öldüğünü, davalı bankanın .. sigortasını yenilediği halde, hayat sigortasını yenilememesi ve uyarı da yapmaması nedeniyle bankaya mirasçılar olarak ödeme yaptıklarını bildirerek 17.000 TL nin faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı bankanın hayat sigortası yaptırma yükümlülüğünün bulunmadığını, poliçe vadesinden sonra meydana gelen ölüm olayı nedeni ile Bankaya sorumluluk yüklenemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile bakiye kredi miktarı olan 13.000TL nin faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir,
Davacılar, murislerinin davalı bankadan kullandığı tüketici kredisi nedeniyle hayat sigortası yaptırdığını, murislerinin 28.1.2011 tarihinde vefat ettiğini, hayat sigortasının yenileme döneminde davalı bankanın yenileme yapmadığı gibi uyarıda da bulunmadığını bildirerek oluşan zararlarının tahsili için eldeki davayı açmıştır. Davalı banka, aralarındaki sözleşme hükümlerine göre hayat sigortası yaptırma yükümlülüğü olmadığı, davacıların yenileme yolunda 2013/23271 2014/132
bir talepleri olmadığını savunmuştur. Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde;17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği”nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” Denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” Denilmektedir.
Davacıların murisi ile davalı banka arasında imzalanan Kredi sözleşmesinin, “Kredi Hayat Sigortası Hükümleri” başlığı altında düzenlenen 17.maddesinde bu husus isteğe bağlı tutulmuştur.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, söz konusu sözleşme hükmü değerlendirilerek,bankanın sözleşmenin devam eden yıllarında hayat sigortasını resen yenileme yükümlülüğü olmadığı ancak hayat sigortası süresi dolmadan önce makul bir sürede tüketiciye bildirimde bulunma yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle tam kusurlu sayılması gerektiği belirtilmiş , mahkemece de anılan rapor benimsenerek hüküm kurulmuştur.
Oysa ki, kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği”, 17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Her ne kadar, az yukarda açıklanan kredi sözleşmesinin 10. maddesindeki düzenleme ile, hayat sigortası 2013/23271 2014/132
konusunda davalı bankaya değil, kredi borçlusuna yükümlülük getirildiği anlaşılmakta ise de, yine az yukarda sözü edilen Yönetmeliğin ilgili hükmü gereğince de, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğu kredi kullanana ait olmakla birlikte, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren bankaya ait olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, sigorta poliçesinin yenilenmesi gereken tarih itibariyle, söz konusu Yönetmelik hükümleri yürürlüğe girmiştir. Davalı bankanın, 4.5.2010 tarihinde sona eren davacıların murisine ait kredili hayat sigortasının yenilenmesi için, en azından muhatabına bildirim yapmak suretiyle kredi borçlusunu konu ile ilgili bilgilendirmesi, yönetmelik hükmü olup ayrıca asgari özen yükümlülüğünün bir sonucu olduğu gibi, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarının da bir gereğidir. Kaldı ki, … sigortası davalı banka tarafından yenilenmiştir. Ancak bu kabule rağmen, sigortanın yenilenip yenilenmediğinin de, kredi borçlusu tarafından takibi gerekeceğinden, uyuşmazlık konusu olan “2010 yılı itibariyle sigortanın yenilenmemesi” ve bu nedenle davacıların uğradıkları zararlar nedeniyle tarafların müterafık kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 9.1.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.