Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/23262 E. 2014/6068 K. 05.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/23262
KARAR NO : 2014/6068
KARAR TARİHİ : 05.03.2014

MAHKEMESİ : Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/05/2013
NUMARASI : 2012/172-2013/298

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı, davalının vekili olarak takip ettiği davada gerekli işlemleri yaptığını, bilirkişi raporu alındıktan sonra davalının vekalet ücreti olarak 2.400 TL göndererek kendisini haksız azlettiğini, sözleşmeden kaynaklanan vekalet ücreti ve karşı vekalet ücretinin tahsili için başlatılan takibe davalının haksız itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile %40’dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, davacının vekalet sözleşmesini anlaşmaya aykırı olarak doldurduğunu, kendisinden fazla masraf alındığını ve borçlu firma ile yapılan uzlaşma görüşmelerinin avukatlık ücreti uğruna sekteye uğratıldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, vekalet ücretinin tahsiline yönelik başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, alınan bilirkişi raporunda azlin haklı olduğu tespit edilmiş, davalının masraf alındığı iddialarına karşılık davacının beyanda bulunmadığı, sözleşme örneğinde %20’nin karalanarak %15 olarak ilave edildiği davacının uzlaşma zeminini ortadan kaldırması sebebi ile azil gerekçesinin dosyadaki delillerle sabit olması sebebi ile davanın reddine kara verilmiştir. Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389. ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak Davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 28.02.2012 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, azlin haklı olduğunu savunmaktadır. O halde taraflar arasındaki uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Davalı taraf davacı avukatın fahiş avukatlık ücreti isteyerek uzlaşma zeminini ortadan kardırdığını belirtmekte ise de mesleğini hayatını kazanmak için icra eden bir avukatın kendisine tanınan vekalet ücretini teminat altına almak istemesinde yasal bir engel yoktur.
Bununla birlikte davalı davacının kendisinden gereğinden fazla masraf alındığını savunmuştur. Avukatlık Kanununun 173/2. maddesinde, “Avukata tevdi edilen işin yapılması veya yapıldıktan sonra sonucunun alınması için gerekli bütün vergi, resim, harç ve giderler, iş sahibinin sorumluluğu altında olup, avukat tarafından ilk istekle avukata veya gerektiği yere ödenir. Bu harcamaların avukat tarafından yapılabilmesi için yeteri kadar avansın iş sahibi tarafından verilmiş olması gerekir.” hükmü mevcut olup, bu hüküm gereğince, işin görülmesi için gerekli olan tüm masrafların iş sahibi tarafından işin başında avukata ödenmiş olduğu karine olarak kabul edilmektedir. Davacı avukatın takip edilen dosyada anlaşılacağı üzere birtakım masrafları yaptığı sabittir; ancak davalı savunduğu şekilde fazla masraf verdiğini yazılı delillerle ispatlayamamıştır. O halde mahkemece azlin haksız olduğu gerekçesi ile davacı avukatın kazandığı vekalet ücretinin hesaplanarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken davanı reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.