Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/22080 E. 2013/33174 K. 30.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/22080
KARAR NO : 2013/33174
KARAR TARİHİ : 30.12.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı … Beld. Başkanlığı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, 1996 yılında ulusal televizyonlardan davalıların …’nın … İlçesinde devre mülk inşa ederek satışa sunduklarını öğrendiğini, 15.03.1997 tarihli sözleşmeyle bir adet A grubu devre mülk satın aldığını, sözleşmedeki edimlerini yerine getirmesine rağmen davalıların satış sözleşmesinde yazılı bulunan yükümlülükleri yerine getirmediklerini ileri sürerek, şimdilik kullanım bedeli olarak devremülk hakkı için yıllık 1.200 ABD Doları olmak üzere 1 devremülk için 8 yıllık kullanım bedeli olan 9.600 ABD dolar’nın tahakkuk tarihinden itibaren TL kuru üzerinden işleyecek en yüksek faizi ile birlikte şimdilik 4750 TL devremülk için ödenen 699,90 TL, cezai şart için 699,90 TL olmak üzere toplam 6.149,80 TL.nin tahsiline karar verilmesini islemiş, devremülklerin değeri yönünden talebini ıslah 21693.90 TL tazminatın tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Öte yandan 6100 sayılı HMK’nm 297. maddesinde; hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsayacağı, hükmün sonuç kısmında ise, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerektiği düzenlenmiştir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir.
Somut olayda mahkemece kurulan hükmün gerekçesinde “…dava tarihindeki devre mülk değerinin kabulüne, davalının diğer taleplerinin ise rayiç değer daha yüksek olması, alacakta mükerrerlik teşkil etmesi ve seçimlik hak kuralları da dikkate alınarak reddine karar verilmesine’’ denmiş olmasına rağmen kısa ve gerekçeli kararda ise “Davacı eldeki davadan en fazla devremülkün değeri kadar talep edebileceğinden A grubu 1 adet devremülk bedeli 7.500,00TL nin altında kalan dava konusu alacak kalemlerinin hakkaniyete uygun olduğu sonucuna varılarak taleple bağlı kalınarak 4.750,00 TL kullanım bedelini, devremülk İçin ödenen 699,90 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde davanın tam kabulüne karar verilmiş olup gerekçe ile hüküm arasında çelişki meydana gelmiştir. Davalı belediyenin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının yerinde olması ve yukarıda açıklanan içtihadi ilke ve yasa hükmüne aykırı olarak kurulan hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalı belediyenin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı mahkeme kararının BOZULMASINA, 2.bentte gösterilen nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 93.10 TL harcın istek halinde iadesine, 30.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.