Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/22039 E. 2014/22716 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/22039
KARAR NO : 2014/22716
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı asil .. geldi, karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı avukat olduğunu, davalı …’ya vesayeten oğlu …. ile yaptıkları 11.5.2009 avukatlık ücret sözleşmesi ve verilen vekaletname ile vekil tayin edildiğini, davalının hukuki işlem yapma ehliyeti yokken kendisinden satın alınan taşınmazının tapusunun iptal ve adına tescili konulu davayı açıp takip erken 14.4.2010 tarihinde sebepsiz olarak azledildiğini bildirerek sözleşmeye göre almaya hak kazandığı vekalet ücretinden şimdilik 10.000 TL nin yasal faizi ile tahsilini talep etmiş, bilahare ıslah dilekçesi ile de 60.160 TL nin (5000 TL ödeme düşülerek) tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; Davacının, vesayet altındaki …’nın vasisi ve oğlu …. tarafından verilen vekaletname ile tapu iptal davası açması için görevlendirildiği, davacı ile davalı vasisi arasında 11.5.2009 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi yapıldığı, sözleşmeye göre ücret, mahkemece tesbit edilecek taşınmaz değerinin % 10’u olarak belirlendiği dava devam ederken davacının 14.4.2010 tarihli vekaletname ile azledildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Davalı taraf azil sebebi olarak davacının 17.11.2009 günül celseye katılmadığını, 9.2.2010 günlü celse için tanık bulup getirmesini istediğini, güçlükle bulduğu tanıkları davacının bürosuna getirdiği halde, davacının kendilerini beklemeden duruşmaya girip çıktığını bu sebeplerle güveninin sarsıldığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Davacı avukat 17.11.2009 tarihli celseye Yargıtayda murafaası olduğu için mazeret sunduğunu, azil gerekçelerinin doğru olmadığını, davalının bir hak kaybına uğramadığını, azlin karar tarihine yakın olduğunu, azilden sonra
2013/22039-2014/22716
davanın kazanıldığını beyan etmiştir. Mahkemece davanın reddine ilişkin kararın gerekçesinde, 17.11.2009 günlü celseye katılmaması yanında, davacının müvekkilini Adli Tıbba sevki için gereğinin yerine getirilmesine ilişkin 9.2.2010 günlü celsede verilen kesin mehle uymaması nedeniyle de davacının azlinin haklı olduğu kanaati ile davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki, davacı avukat, mahkemece de kabul edilen mazeret dilekçesinde mazeretini gerekçelendirdiği gibi davalıda gerek azilnamesinde ve gerekse savunmasında doktora sevk edilmemesini, azil nedeni olarak göstermemiştir. Hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olduğundan tarafların ileri sürmedikleri bir hususu (resen nazara alınacak hususlar hariç) resen dikkate alamaz. Kaldı ki, davacının vekil olarak görev aldığı dava dosyasında, davalı 30.4.2014 tarihinde Adil Tıbba sevkedilmiş, raporu alınmış ve davanın kabulüne karar verilerek davalı taraf herhangi bir hak kaybına uğramamıştır. Bu durumda, davalı taraf davacı avukatı haklı sebeplerle azlettiğini ispat edememiştir.
Davalı taraf, davacıyı haklı sebeple azlettiğini ispat edemediğinden davacının vekalet ücretini ödemekle yükümlüdür. Ancak bu vekalet ücretinin davacı ile davalının vasisi arasında yapılan 11.5.2009 günülü sözleşme çerçevesinde ödenip ödenmeyeceği hususlarından önce, vasinin avukatlık sözleşmesi yapma yetkisinin bulunup bulunmadığı hususlarının incelenmesi gerekir. Vasinin, avukatlık ücret sözleşmesi yapabilmesi için özel yetkisi olması, yapılan sözleşmenin vesayet makamı tarafından denetlenmesi gerekir. BK.nun 388 ve HMUK.nun 63.maddelerinde özel yetkiyi gerektiren haller olarak sayılan hususlar tahdidi değil ise de, işlemin müvekkil bakımından arzettiği önemden dolayı avukatlık ücret sözleşmesi yapılması özel yetkiyi gerektiren hallerden olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle davalı müvekkil, davacı ile davalının vasisi arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesinden dolayı sorumlu değildir. Avukatlık Kanunu hükümleri gereği, davalı yararına açılan davanın müddeabihinin üzerinden %10-20 oranlarında vekalet ücreti ödemekle yükümlüdür. Buna göre mahkemece, davacı vekilin avukatlık ücretinin izah edilen şekilde Avukatlık Kanununun 164.maddesi hükümleri çerçevesinde tayin ve takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (Bkz.Benzer nitelikte 13.HD. 1992/1902-5282 Avukatlık sözleşmesi yapma yetkisi)
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle kararın davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 3.7.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.