Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/21214 E. 2014/21887 K. 30.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21214
KARAR NO : 2014/21887
KARAR TARİHİ : 30.06.2014

MAHKEMESİ : Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/01/2013
NUMARASI : 2005/23-2013/21

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat … geldi ve davacı vekili avukat … duruşma isteminden vazgeçtiğini beyan ettikten sonra incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, kaşıntı şikayetiyle Dr. Ş.. M..’nun muayenehanesine gitiğini, sol yumurtalığında kist teşhisi konulduğunu, 26/07/2002 tarihinde Dr. Ş.. M.. tarafından ameliyata alınarak sol yumurtalığındaki kistlerin vakumla alındığını, ameliyattan 2 gün sonra ameliyat bölgesinde yoğun ağrı ve koku hissederek Dr. Ş.. M..’nun muayenehanesine gittiğini, Dr. E.. C..ın muayenehaneye geldiğini bağırsakta hasar olduğundan hastahaneye yatırıldığını pansuman yapıldıktan sonra evine gönderildiğini,bilahare durumu daha da ağırlaşınca bu kez Dr. E.. C.. tarafından tam teşekküllü bir hastanede ameliyat olması gerektiği teşhisi konularak İstanbul’a sevk edildiğini, yolda ağırlaşması üzerine Antalya’ya dönerek Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinde tedavi edildiğini ancak bu operasyon sırasında sağ yumurtalığının izinsiz olarak alındığınıda öğrendiğini ileri sürerek çocuk yapma kabiliyetini yok ederek organ kaybına sebebiyet vermesi ve bağırsaklarını da ağır bir şekilde hasara uğratmasına sebebiyet verildiğinden uğradığı zarar için 20.000,00 TL maddi, 80.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı Dr. Ş.. M.. tarafından ameliyat edildiğini sağlam olan sağ yumurtalığının alındığı gibi bağırsaklarında da hasar meydana getirdiğini, diğer davalınında davalı Dr. Ş.. M.. muayenehanesine gelerek bağırsaktaki hasar olduğunu tespit ettiğini hastahaneye birlikte yatırdıklarını pansuman ederek taburcu ettiklerini tekrar rahatsızlanması üzerine ağır durumda olduğu halde İstanbul’a sevk ettiğini ileri sürerek zararının tahsili için maddi ve manevi tazminatın tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır.Davalılar ise davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. (BK. 386-390) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı İşlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1 md.) O nedenle davacının tedavisini üstlenen hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Hastane, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor/hastane sorumlu tutulmamalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı sol yumurtalığının ameliyat ile alınması sırasında bağırsaklarında hasar gerçekleştiği gibi sağlam olan sağ yumurtalığınında alındığını iddia etmektedir. Mahkemece Adli tıp kurumu 3.İhtisas dairesinde ve Hacettepe Üniversitesinden alınan bilirkişi raporlarında bağırsak hasarının komplikasyon olduğunun belirtilmesi üzerine davacının özellikle sağlam olan sağ yumurtalığının izinsiz alındığı itirazının değerlendirilmesi için dosyanının Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Genel Kuruluna gönderildiği Genel kurulun 27/09/2012 tarih ve 807 karar nolu raporu ile özetle ” Ali kızı, 1971 doğumlu A.. S..’in 26/07/2002 tarihinde sol over kisti nedeniyle operasyon kararı alınmasının ve tercih edilen tedavi yönteminin uygun olduğu, yapılan operasyonda da tanımlandığı üzere daha önce geçirilmiş olan ameliyatlara bağlı olarak oluşmuş olabilecek yapışıklık hali tespit edilen batın operasyonları sırasında barsaklarda hasar oluşabileceği ve bunun bir komplikasyon olarak kabul edildiği, operasyon sonrası 29/07/2002 tarihinde taburcu edilmesine engel bir halin olmadığı ve insizyon yerinden akıntı gelmesi nedeniyle 1 gün sonra başvurulduğunda yapılan müdahalenin ve sevk kararı alınmasının uygun olduğu cihetle Op. Dr. Ş.. M.. ve Op. Dr. E.. C..’ın eylemlerinde kusurluluk hali bulunmadığı, 26/07/2002 tarihinde yapılmış olan cerrahi müdahaleye ait tıbbi kayıtlarda operasyonda kişinin sağ overinin görülmediği ve sağ overe tıbbi müdahale yapıldığının tıbbi delilleri bulunmadığı, kişinin daha önce bu bölgeden operasyon geçirdiği, sağ overinin doğuştan da oluşmayabileceği, mevcut tıbbi belgelerle hangi sebeple sağ overin mevcut olmadığının tespit edilemeyeceği” belirtmesi üzerine davanın reddine karar verilmiş isede davacı tarafından dosyaya sunulan Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin 4.11.1996 tarihli Folikülometri Formunda davacının sağ yumurtalığınında olduğunun görüldüğü ve bu hususun Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Genel Kurulu tarafından tartışılmadığı anlaşılmaktadır.Öyle olunca Mahkemece, hükme esas alınanAdli Tıp Kurumu Başkanlığı Genel Kurulu raporu yetersiz olup karara esas alınması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, davacıya uygulanan ameliyat ve tedavi ile sonrasına ilişkin yapılan müdahalelerle ilgili tüm bilgi ve belgeler, hastane kayıtları, tedavi evrakları, çekilen tüm filmler, epikriz ile ayrıca apandisit ameliyatı ile ilgili kayıtlarında getirtilip Adli Tıp Raporu da birlikte gönderilerek, Üniversite Öğretim Üyelerinden oluşturulacak, konusunda uzman, akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan, ameliyatın usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, özellikle Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin 4.11.1996 tarihli Folikülometri Formunda dikkate alınara bu hususunda açıklatılması suretiyle olayda davalılara atfı kabil bir kusur bulunup bulunmadığı konusunda, nedenleri açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.O halde; mahkemece, az yukarıda açıklanan içerikte bir rapor alınarak karar verilmesi gerkeriken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.