Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/20771 E. 2014/22666 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20771
KARAR NO : 2014/22666
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/05/2013
NUMARASI : 2010/288-2013/259

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı-k.davalılar avukatınca duruşmalı, davalı–k.davacı avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı asil A.. H.. ve vekili avukat E.. Ö.. g.., karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, davalının murisleri A.. D..’in avukatı olduğunu, davalının Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/228 sayılı icra dosyasına yatırılan toplam 22.350-TL teminatı murisin ölümünden önce 25.09.2008 tarihinde çekmesine rağmen murise yada mirasçılarına haber vermediğini ve ödemediğini, yine Çeşme İcra Müdürlüğü’nün 2009/1246 Esas sayılı dava dosyasında tahsil edilen paranın 4.000-TL’sinin mirasçılara dağıtılmadığını, davalıyı bu nedenle azlettiklerini, toplam 29.591,10-TL’nin tahsili için başlatılan icra takibine de haksız itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, çekilen teminatların sağlığında murise elden ödendiğini ancak yazılı bir belge alınmadığını, diğer icra dosyasında ise mirasçıların payına göre ödeme yapıldığını, azlin haksız olduğunu savunarak davanın reddini dilemiş,
2013/20771-2014/22666
Karşı davasında ise; murisin birçok davasını takip ettiğini ancak vekalet ücretinin ödenmediğini, 36.526-TL akdi ve 9.465 TL karşı yan vekalet ücreti alacağının bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 5.000-TL vekalet ücreti ile 1.000-TL masraf avansının davacı-karşı davalılardan tahsilini istemiş, talebini ıslahla arttırmıştır.
Mahkemece, davalı A.. H..’nin İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2010/5285 takip sayılı dosyasında bulunan itirazının (22.350 + 2.983,42 TL) 25.333,42 TL yönünden kabulü ile bu miktar için itirazın iptaline,uyarıların tebliğine rastlanılmadığından takip tarihi olan 15.04.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte devamına, davacının fazlaya ilişkin ve işlemiş faiz taleplerinin ayrı ayrı reddine, takibe konu edilen tutar davalı yanca bilinebilir, hesap edilebilir nitelikte olduğundan asıl alacak miktarı üzerinden hesap edilecek %40 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, davada karşı davacı A.. H..’nin oluşan vekalet ücreti aıacağı 22.937,68-TL ile karşı yan vekalet ücreti alacak tutarı 4.577,34 TL olmak üzere toplam 27.555,02-TL’nin davalı-karşı davacı alacağı olmakla beraber, ıslahtaki talebi 19.636.04-TL yönünden kabulüne, 19.636.04 TL’nin (5.000 TL’sinin 20/09/2010 tarihinden itibaren, 14.636,04 TL’sinin 24/10/2011 tarihinden itibaren) yasal faizi ile birlikte karşı davalılardan alınıp, davacıya verilmesine, davacının kötü niyet tazminat koşulları oluşmadığından bu husustaki talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanunu’nun 389. ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını Azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; hemen belirtmek gerekir ki, dava, hukuki niteliği bakımından Borçlar Kanunu’nun 392. maddesine dayanan vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır. BK.nun 397. maddesi hükmü gereğince vekalet, müvekkilin ölümü ile sona erer. Davacılar, murisleri A.. D..’in mirasçıları sıfatıyla dava açmış olup, davalı avukat ile muris arasındaki 25.07.2007 tarihli vekaletname ile başlayan vekalet ilişkisi murisin 17.11.2009 tarihinde ölümü ile son bulmuştur.(B.K m. 397, 6098 S.K m.513) Bu nedenle bir kısım mirasçıların davalıya gönderdikleri 13.04.2010 tarihli azilname hukuken sonuç doğuran bir işlem olmamıştır. Vekilin, müvekkilinin ölümü halinde mirasçılarına da hesap verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu durumda davalı avukatın özen yükümlülüğünün değerlendirilmesi ücret ödeme borcu açısından önem kazanmaktadır. Davacılar, avukatın özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürerken davalı ise, görevini sadakat ve özenle yerine getirdiğini savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, davalı avukatın murise karşı görevini sadakat ve özenle yerine getirip getirmediği ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davacıların vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir.
Mahkemece hükme esas alınan 20.02.2013 tarihli bilirkişi raporunda davalının uhdesinde kalan teminatlar için hapis hakkının şartlarının oluşmadığı, Çeşme İcra Müdürlüğü’nün 2009/1246 esas sayılı icra dosyasında mirasçılara 2.983,42-TL eksik ödeme yapıldığı, Çeşme İcra Ceza Mahkemesi’nin 2008/70 sayılı dosyasında davalının meşruhatlı davetiyeye rağmen karar duruşmasına katılmadığı, muris hakkında verilen para cezasının davalıya tebliğ edildiği ancak temyiz edilmeden kesinleştiği, İzmir 2. İdare Mahkemesi’nin 2007/1674 sayılı dosyasında kararın davalıya
2013/20771-2014/22666
tebliğine rağmen temyiz edilmediği, teminatların çekildiği Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 200/228 Esas sayılı dosyasında 23.06.2009 tarihinde karar verildiği, karar tarihi ile ölüm tarihi (17.11.2009) arasında geçen sürede kararın tebliğe çıkarılmadığı hususları tespit edilmiş olup, avukatın özen yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı mahkemenin taktirine bırakılmış ve terditli hesaplama yapılmıştır.
Mahkemece, davalı avukatın özen yükümüne aykırı davranıp davranmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmamış, davacıların yargılama sırasında ileri sürdükleri nedenler tartışılmamış, 20.02.2013 tarihli bilirkişi raporuna atıf yapılarak raporda her iki alternatif için yapılan hesaplamalar toplanarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece, davacıların bildirmiş olduğu nedenler ile ilgili ayrı ayrı inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle davalı avukatın görevini sadakat ve özenle yerine getirip getirmediği saptanmalı, özensizliğinin belirlenmesi durumunda avukatın murisin ölüm tarihi itibariyle kesinleşen dosyalar bakımından ücrete hak kazandığı kabul edilmeli, aksi halde ise muris ve davalı arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığından Avukatlık Kanunun 164/4 ve 164/son maddesi gereğince hesaplama yapılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ve yanlış değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 24.30 TL. temyiz harcının istek halinde davacı-k.davalılara, peşin alınan 359.75 TL temyiz harcın davalı-k.davacıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 3.7.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.