Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/20389 E. 2014/22641 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20389
KARAR NO : 2014/22641
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

MAHKEMESİ : Edremit 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/02/2013
NUMARASI : 2008/78-2013/73

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davalı vekili avukat M.. Ö.. ile davacı asil İ.. K.. ve vekili avukat H.. V.. D..’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, 1999 yılında davalı ile tanıştıklarını ve birlikte yaşamaya başladıklarını, davalının iyiniyetinden yararlanarak 26.10.1999 yılında Citibank Köln şubesindeki hesabından 150.000 DM’nı borç alarak hesabına aktardığını, taşınmazlarının satımından elde ettiği paranın bulunduğu Yalova Ziraat Bankası hesabındaki 77.112.54 DM parasınında borç olarak davalının hesabına aktarıldığını, 2006 yılı Kasım ayında birlikte yaşamın sona erdiğini, davalının borç aldığı paraları geri ödemediğini ve mal varlığını ele geçirdiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000.00 TL alacağının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, Almanya’da çalışıp emekli olduğunu, belirli miktar mal varlığının olduğunu, davacı ile belirli bir süre birlikte yaşadıklarını, birlikte yaşarken bazı mallar edindiklerini, davacıdan borç almadığını, hangi hukuki sebebe dayanılırsa dayanılsın zaman aşımının dolduğunu ve davanın haksız olduğunu savunarak reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Almanya’da tanışıp birlikte yaşadığı davalının banka hesaplarında bulunan paralarını iyi niyetinden yararlanarak borç olarak alıp hesabına aktardığını ve ödemediğini ileri sürerek elde ki davayı açmış olup davalı borç almadığını savunmuştur. Mahkemece, davacının C.. Almanya Şubesinde banka hesabında bulunan 150.000.00 DM’nın 26.10.1999 tarihinde davalının E.. İzmir Şubesinde bulunan hesabına aktarıldığını taraflar arasında birlikteliğin 2006 yılının Kasım ayında sona erdiği söz konusu paranın davalıya borç dışında başka sebeple devredildiği hususunda delil ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacının banka hesabında bulunan 150.000.00 DM’nı davalının banka hesabına havale ettiği sabit olup paranın borç verildiğine dair açıklama yapılmamıştır. Davacı, bu parayı borç olarak gönderdiğini ileri sürmesine rağmen davalı, söz konusu paranın borç olarak verilmediğini, birlikte yaşam devam ederken davacının eski eşinden boşanması nedeniyle banka hesabındaki bazı paraları kısmen kendi hesabına geçirdiğini, daha sonra bu paraları çekerek kullandığını ve ödemelerini bu hesaptan yaptığını savunmuştur. Davalının bu savunması, borcun kabulü değil gerekçeli inkar niteliğindedir. Davalının tüm beyanlarını ve 05.12.2008 havale tarihli dilekçede yazan hususları, davacının borç verdiğini kabul ettiği yönünde yorumlamak mümkün değildir. Ayrıca banka havaleleri kural olarak ödeme vasıtası olup açıkça borç olarak verildiği şerhi taşımadıkça veya başkaca yasal delillerle ispatlanmadıkça borç verme belgesi olarak kabulü mümkün değildir. Davacının gönderdiği havalenin borç ilişkisine ait olup olmadığı konusunda ispat yükü davacı tarafa aittir. Davacı davalıya borç verdiğini ispat edememiştir. Ayrıca, gayrı ahlaki amaç için verilen paranın iadesinin istenilmesi mümkün olmadığı gibi “Kimse kendi muvazaasına dayanarak talebte bulunamaz” kuralıda geçerlidir. Uzun süre birlikte yaşadıkları anlaşılan tarafların beraber tasarrufta bulunmaları ve davacının boşanırken bankada bazı paralarını davalının hesabına aktardığının beyan edilmesi borç verildiğinin kabulü anlamına gelmediği gibi davacının kendi muvazaasına dayanarak hak talep etmesi hukuken mümkün değildir. Hal böyle olunca; mahkemece, davacının davalıya borç para verdiğini yasal delillerle ispatlayamadığı kabul edilmeli ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenle kararın davalı yararına BOZULMASINA, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 2.7.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.