Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/20163 E. 2014/1647 K. 23.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20163
KARAR NO : 2014/1647
KARAR TARİHİ : 23.01.2014

MAHKEMESİ : Kayseri Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 15/02/2013
NUMARASI : 2011/11-2013/193

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar ve davalılardan E..-N.. İnş.-Ltd.Şti. avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili, davacıların davalılar ile yaptıkları sözleşmeler ile bedelini ödeyerek daire satın aldıklarını, tapu kayıtlarının devri ve dairelerin tesliminden sonra dairelerin sözleşme ve mahal listesine uygun olarak yapılmadığını, bu bağlamda banyolarda küvet olmadığı, Banyolarda gerekli meyilin verilmediği, duvarların boyasının kalitesiz olduğu, fayans aralarının açık olduğu, binada kullanılan malzemelerin kalitesinin düşük olduğu, mutfak duvarlarının tamamının fayans olmadığı ve doğal mermer kullanılmadığı, binanın merdiven duvarlarının saten yağlı boya yapılmadığı, asansörün aşırı ses çıkardığı, Binanın düşey yağmur borularının rögarla bağlantısının yapılmadığı, bodrum katının yalıtımının yapılmadığı, Binanın çatı katında uygun malzeme kullanılmadığı, su yalıtımının sağlanmadığı, dairenin alanının vaat edilenden daha az olduğu, Binanın çevre düzenlemesinin ve kapalı garajın projeye aykırı olarak yapıldığı gibi sebeplere dayalı olarak oluşan zarar ve eksikliklerin giderilmesine yönelik fazlaya ilişkin talep ve dava hakkını saklı tutarak 3.500-TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar, davaya konu taşınmazlara ilişkin arsa 2013/20163-2014/1647
sahipleri ile yapılan anlaşmaya göre kendilerinin hisselerine düşen daireleri satarak sahiplerine teslim ettiklerini, davacıların teslim esnasında çekince koymadıkları halde teslim tarihinden 1.5 yıl sonra dava açmalarının iyi niyetli olmadığını ve ayıba ilişkin olarak 4077 sayılı yasanın 4.maddesi gereğince 30 gün içinde ayıp ihbarında bulunulmadığını ,zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, 2.933,32-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerinin reddine karar verilmiş, hüküm; davacılar ve davalı Erdem-Namık İnş…Ltd.Şti tarafından temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde; hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsayacağı, hükmün sonuç kısmında ise, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerektiği düzenlenmiştir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir.
Somut olayda; mahkemece gerekçeli kararda tüm ayıp ihbarlarının süresinde yapıldığı kabul edilmesine rağmen, açık ve gizli ayıplar yönünden süresinde ayıp ihbarının bulunmadığı belirtilerek düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması, az yukarda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacıların ve davalı E..-N.. İnş…Ltd.Şti’nin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacıların ve davalı E..-N.. İnş…Ltd.Şti’nin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.