Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/19995 E. 2014/22376 K. 01.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19995
KARAR NO : 2014/22376
KARAR TARİHİ : 01.07.2014

MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/04/2013
NUMARASI : 2011/608-2013/98

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı N.. Turz. Tic. Ltd. Şti vekili avukat Ö.. Ç.. geldi, karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, 12.8.2010 tarihli vekaletname ile davalı şirketin vekili olarak görev yaparken, 31.12.2010 tarihinde haksız olarak azledildiğini, vekalet ücretinin ise ödenmediğini, alacağının tahsili için başlatmış olduğu icra takibine de itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiş, aynı davalıya karşı açılmış olan birleşen davada ise davacı M.. K.. C.., aynı nedenlerle 30.000,00 TL vekalet ücreti alacağının tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacılarla birlikte yedi avukata vekaletname verdiğini, ancak İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/359 esas sayılı davanın ilk duruşmasına yedi avukattan hiçbirisinin katılmadığını, herhangi bir mazeret de göndermediklerini, öte yandan davacıların, İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/884 esas ve 12. İcra Müdürlüğünün 2010/9670 esas sayılı dava dosyalarında da vekalet görevlerini gereği gibi yerine getirmediklerini, bu nedenle fazladan yediemin ücreti ödemek zorunda kaldığını, davacı avukatları haklı olarak azlettiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu hükme esas alınarak, asıl davanın kısmen kabulüne, İzmir 7. İcra Müdürlüğünün 2010/14512 esas sayılı icra takibine yapılan itirazın 340,00 TL’lik asıl alacak üzerinden iptaline, 340,00 TL’lik asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ve inkar tazminatına ilişkin istemin reddine, birleşen davanın ise kısmen kabulüne, 25.125,00 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm, davalı şirket tarafından temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.
“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” Şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.
Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp
kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 12.8.2010 tarihli vekaletname ile başlayıp, 31.12.2010 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Asıl ve birleşen davada davacı avukatlar, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı şirket ise, davacıların görevini sadakat ve özenle yerine getirmediklerini, gerekçeli kararları almakta geciktiklerini, bilgi ve hesap vermediklerini, duruşmaya katılmadıklarını, kendisini zarara uğrattıklarını belirterek azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir.
Oysa mahkemece, davalının, gerek 31.12.2010 tarihli azil ihtarında ayrı ayrı kalemler halinde bildirmiş olduğu, gerekse yargılama sırasında ileri sürmüş olduğu azil nedenleri üzerinde inceleme ve değerlendirme yapılmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da, azil nedenleri irdelenmemiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. O halde mahkemece, taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık konusu olan, “azlin haklı olup olmadığı” hususu ile ilgili, davalının 31.12.2010 tarihli ihtarında ve iş bu davada ileri sürmüş olduğu azil nedenleri incelenip değerlendirilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 304,00 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 1.7.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.