Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/19989 E. 2014/10798 K. 09.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19989
KARAR NO : 2014/10798
KARAR TARİHİ : 09.04.2014

MAHKEMESİ : Adana 4. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/04/2013
NUMARASI : 2011/916-2013/493

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı, avukat olduğunu, davalı lehine 2009 ve 2010 yıllarında icra takibi yaptığı sırada davalı tarafından 10.12.2010 tarihinde haksız olarak azledildiğini, Adana 2. İcra Müdürlüğü’ nün 2009/7520 Esas sayılı takip dosyasından dolayı 1.345.00.TL, 2009/10018 Esas sayılı takip dosyasından 32.00.TL, 2009/4806 Esas sayılı takip dosyasından 1.012.00.TL, Adana 5. İcra Müdürlüğü’ nün 2010/6436 Esas sayılı takip dosyasından 2.524.00.TL olmak üzere toplam 4.913.00.TL vekalet ücretinin tahsili için Adana 7. İcra Müdürlüğü’ nün 2011/1352 Esas sayılı icra dosyasında takip başlattığını ancak davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek vaki itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının icra dosyalarını gereği gibi takip etmediğini, sürümcemede bırakarak bu dosyaların düşmelerine sebep olduğunu, tahsilatları geciktirdiğini, tahsil ettiği paraları ise gecikmeli olarak peyder pey ödediğini, kendisini zarara uğrattığını, vekalet görevini gereği gibi yerine getirmediğini, tüm bu nedenlerle davacıyı haklı olarak azlettiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, azlin haksız olduğu gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulü ile Adana 7. İcra Müdürlüğü’ nün 2011/1352 Esas sayılı dosyada takibe yapılan itirazın iptali ile takibin 4.913.00.TL asıl alacak üzerinden devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 389. (TBK 505) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. (TBK 506) maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek
davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. (TBK 506) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, taraflar arasında yazılı ücret olmadan avukat olan davacının davalıya hukuki yardımlarda bulunduğu, vekalet ilişkisinin 10.12.2010 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacının görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Davaya konu yapılan Adana 2. İcra Müdürlüğü’ nün 2009/4806 Esas sayılı takip dosyasında, davalı lehine davacı avukat tarafından toplam 4.449.90TL’ nın tahsili amacıyla 08.04.2009 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde bulunulduğu, 24.08.2009 tarihinde hacze gidildiğinde haciz yapılmadan borcun taksitler halinde ödenmesi hususunda taahhüt alındığı ancak sonrasında herhangi bir ödeme yapılmamasına rağmen azil tarihi olan 10.12.2010 tarihine kadar davacı avukat tarafından herhangi bir işlem yapılmadığı; 2009/10018 Esas sayılı takip dosyasında, toplam 1.685.76.TL’ nın tahsili amacıyla 31.08.2009 tarihinde kambiyo senedine mahsus haciz yoluyla icra takibinde bulunulduğu, 20.01.2010 tarihinde haciz için yazı alınmasına rağmen azil tarihine kadar hacze gidilmediği gib herhangi bir işlemde yapılmadığı; 2009/7520 Esas sayılı takip dosyasında, toplam 5.796.95.TL’ nın tahsili için 27.05.2009 tarihinde kambiyo senedine
mahsus haciz yolu ile icra takibinde bulunulduğu, borçlu adına çıkarılan tebligatın 17.06.2009 tarihinde iade edilmesine rağmen azil tarihi olan 10.12.2010 tarihine kadar herhangi bir işlem yapılmadığı; buna göre davacı avukatın üzerine aldığı vekalet görevinin gereklerini tam ve sağlıklı olarak yerine getirmediği ve davalının vekil olan davacıyı 10.12.2010 tarihinde yaptığı azilde haklı olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Bu itibarla somut olayda, sonuçlanıp kesinleşen iş bulunmadığından mahkemece açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken az yukarıda yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.