Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/19151 E. 2014/7669 K. 18.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19151
KARAR NO : 2014/7669
KARAR TARİHİ : 18.03.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/04/2013
NUMARASI : 2005/339-2013/231

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı avukata 22.05.1995 tarihinde vekaletname verdiğini, davalı tarafından İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesine ait 1995/897 esas sayılı dava dosyasının takip edildiğini, ne var ki davalının, avukatlık unvanının gerektirdiği özen, saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmediğini, görevini gereği gibi yerine getirmeyerek kendisini zarara uğrattığını, davalıyı haklı olarak azlettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğramış olduğu maddi ve manevi zararlar nedeniyle, 10.000,00 TL manevi tazminat ile 80.000,00 TL maddi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline, ayrıca davalıya vermiş olduğu 1.000,00 TL peşin vekalet ücreti ve masraf olarak verdiği 1.650,00 TL’nin, ödendikleri tarihteki değerleri ile İş Bankası likit fona endekslenerek iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1995/897 ve 1995/894 esas sayılı davalarını kusursuz bir şekilde takip edip sonuçlandırdığını, buna rağmen davacının kendisini haksız olarak azlettiğini, ödenmeyen ücret alacaklarının tahsili için açmış olduğu davaların lehine sonuçlandığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, “taraflar arasındaki vekalet sözleşmesinin davacı tarafından haksız yere feshedildiğinin ve davalının azlinin haksız olduğunun, kesinleşmiş mahkeme kararları ile sabit olduğu, bu nedenle davacının, azlin haklı olduğunu iddia ederek maddi ve manevi tazminat talep edemeyeceği gibi, verdiği vekalet ücretini de geri isteyemeyeceği”
Belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, avukat olan davalının, özen ve sadakat borcuna aykırı davranmak suretiyle müvekkilini zarara uğrattığı iddiasıyla açılan tazminat istemine ilişkin olup, Borçlar Kanununun 380. ve devamı maddelerine göre vekil, müvekkiline karşı vekaleti “sadakat ve özenle” ifa etmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcunun gereği olarak, mesleki bilgi ve deneyimleri ile hayat deneyimlerine ve işlerin normal oluşuna göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması, başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınıp, basiretli olarak hareket etmesi gereklidir. Vekil, amaçlanan sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca ulaşmak için gerekli olan çalışmaların özenle yerine getirilmemesinden sorumludur. Bir avukatın yasa ile öngörülen süre içinde yapılması gereken işleri yapmaması, süresinde dava açmaması, müvekkili aleyhine verilen kararı temyiz etmemesi, özen borcunun gereği gibi ifa edilmediğini ve kusurlu olduğunu gösterir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat hukukunda sorumluluktan söz edilebilmesi için, sadece eylemin yasaya veya sözleşmeye aykırı olması yeterli olmayıp, eylem sonucunda bir zararın da doğmuş olması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının bulunması gereklidir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa;
Davacı tarafından davalıya verilen 22.05.1995 tarihli vekaletname ile davalı avukatın, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesine ait 1995/897 esas sayılı davasını takip ettiği, taraflar arasındaki vekalet sözleşmesinin 30.7.2001 tarihli azilname ile sona erdiği uyuşmazlık konusu değildir.
Tüm dosya kapsamı ve eklerinden, iş bu davadan önce davalı avukat tarafından, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesine ait 1995/897 esas sayılı dava dosyasının takibi nedeniyle vekalet ücreti alacağının tahsili için Şişli 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/697 esas 2006/295 karar sayılı dosyası üzerinden dava açıldığı, mahkemece “azlin haksız” olduğundan bahisle verilen ilk hükmün, Dairemize ait 2007/11482 esas 2007/14572 karar sayılı ilamla, “davalı avukatın takip etmiş olduğu davada, mahkemece reddedilen İş Bankası (B) ve (C) hisse senetleri yönünden anılan kararı temyiz etmediği, bu senetler yönünden özen görevini yerine getirmediği için davalıya karşı talepte bulunamayacağı, sadece hüküm altına alınan Good Year hisse senetleri yönünden talepte bulunabileceği” gerekçesiyle bozulduğu, bozma üzerine 2008/221 esas numarasını alan ve İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesince 2011/436 karar numarası ile hükme bağlanan dosyada, “avukatın takip konusu dosyada kararı temyiz etmemiş
olması nedeniyle, mahkemece reddedilen İş Bankası (B) ve (C) hisse senetleri yönünden azlin haklı olduğu” buna karşılık “takip konusu davadaki diğer hisse senetleri yönünden azlin haksız olduğu” belirtilerek, davanın kısmen kabulüne karar verildiği, verilen bu kararın Dairemizin 12.3.2012 tarihli 2011/20950 esas ve 2012/6007 karar sayılı ilamı ile onandığı, 10.9.2012 tarihinde karar düzeltme talebi de reddedilerek kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davalı avukat tarafından davacıya vekaleten takip edilen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesine ait 1995/897 esas sayılı dava dosyasında, mahkemece reddedilen İş Bankası (B) ve (C) hisse senetleri yönünden, davalı avukatın anılan kararı temyiz etmediği için bu senetler yönünden “özen görevini yerine getirmediği”, az yukarda belirtilen kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit olduğundan, olayda davalı avukatın vekaleti ifada kusurlu davrandığının kabulü gerekir. Ne var ki bu noktada, az yukarda da değinildiği üzere, davalının sorumluluğuna gidebilmek için, davalının eylemi nedeniyle davacının bir zarara uğrayıp uğramağının, eylemle zarar arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının da belirlenmesi gereklidir. O halde mahkemece, söz konusu Ticaret Mahkemesine ait dava dosyasında davalı avukatın, reddedilen hisse senetleri yönünden temyiz yoluna başvurmuş olması halinde, davacı yararına bir sonuç alınıp alınamayacağı konusunda, gerektiğinde uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle, inceleme ve değerlendirme yapılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan husus göz ardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 24.30 TL harcın istek halinde iadesine, 18.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.