Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/19061 E. 2014/21353 K. 26.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19061
KARAR NO : 2014/21353
KARAR TARİHİ : 26.06.2014

MAHKEMESİ : Aybastı Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/04/2013
NUMARASI : 2009/45-2013/90

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılar vekili avukat M. B. geldi, davacı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, davalıların kızları R. Y. otobüs kazasında vefat etmesi nedeniyle zorunlu trafik sigortası ve koltuk sigortası tazminatının tüm işlemlerini takip etmek üzere kendisine vekaletname verdiklerini ve sözleşme imzaladıklarını, gerekli bilgi ve belgeleri toplayarak sigorta şirketlerinin genel müdürlüklerine müracaat ettiğini ve dosya açtırdığını, sözleşme gereğince kendisine yükletilen görevleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini ancak 09.01.2009 tarihinde haksız yere azledildiğini, sözleşmede kararlaştırılan ücretin tamamına hak kazandığını ileri sürerek 30.000 TL ücret alacağının ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin yasalara aykırı olduğunu, davalı N. okuma yazma bilmediğini, sözleşme içeriğinin şahitler huzurunda kendisine okunmadan parmak izinin alındığını, davacının sözleşmeye konu işi yapmadığını, gerekli yerlere müracaatta bulunmadığını, azlin haklı olduğunu, yapılması gereken işleri sözleşmeden önce vekalet verilen avukatın yerine getirdiğini, sözleşmede belirlenen ücretin de çok fahiş olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir. Mahkemece, davanın kabulüne, sözleşmeden kaynaklanan 30.000-TL ücret alacağının ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile beraber davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalılar 04 Aralık 2008 tarihinde noterden düzenlenen vekaletname ile sigorta aracılık hizmetleri ile uğraşan davacıya, kızları R. Y.trafik kazası sonucu vefatı nedeniyle sigorta şirketlerine müracaat ederek her türlü işlemleri takip, neticelendirme ve sonuçlandırma, elden evrak alıp verme, kayıt ve suretler çıkartma, dilekçeler tanzim etme ve imzalama, ait olduğu makamlara verme ve yine murisin ölümü nedeni ile adlarına verilecek olan destekten yoksun kalma tazminatını ve her türlü tazminatları ilgili sigorta şirketinden veya havale edilecek olan ilgili banka şubelerinden talep, tahsil ve ahzu kabz, karşılığında imzası gereken alındı belgesi ve ibranameleri imzalama yetkisi vermişlerdir. Davacı, vekaletname gereğince sigorta şirketlerine gerekli başvuruları yaptığını ancak davalılar tarafından haksız azledildiğini ileri sürerek vekalet ücreti alacağının tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır. Davalılar ise, davacının trafik kazası nedeniyle sigorta tazminatı alınabilmesi için tüm evrakları hazırlayıp gerekli mercilere teslim etmediğini, hatta yanlış sigorta şirketine başvurduğunu, eksik belgelerin avukatları tarafından tamamlanarak tazminatın alınabildiğini, bu nedenlerle azlin haklı olduğunu savunmuşlardır.
BK. m. 390/2’ye göre vekil, müvekkile karşı vekaleti, sadakat ve özen ile ifa etmekle yükümlüdür. Vekilin iş görme ile hedef tutulan sonucun başarılı olması için hayat deneylerine ve işlerin normal akışına göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması ve başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınması özen borcunun konusunu teşkil eder. (Bkz. Prof. Dr. Haluk Tandoğan. Borçlar Hukuku Özel Borç ilişkileri Cilt 2. Sh. 231). Vekil iş görürken amaçlanan sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca kavuşmak için yaptığı çalışmaların özenle görülmemesinden sorumludur. İş sadakatla ve özenle görülmüşse yönelinen sonuca erişilmemiş olsa bile gereği gibi ifa vardır. Vekilin gerekli özeni göstermesine rağmen sonucun elde edilmemesinin rizikosu vekile yüklenemez. Bu riziko müvekkilin üzerinde kalır. Burada özen borcunun yerine getirilmediğini ispat külfeti müvekkile aittir. Müvekkil özen ve sadakat borcunun yerine getirilmemesinden dolayı amaçlanan sonucun ortaya çıkmadığını ispat edecek vekil de; borcun yerine getirilmemesinde bir kusuru olmadığını kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilecektir. Kural olarak meslek sahibi olan vekiller genellikle bilinen ve kabul edilen kural ve usulleri Bilmedikleri taktirde sorumlu olacaklardır.
Uyuşmazlığı, bu hukuki çerçeve içinde değerlendirmek gerekir. Taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı noktasında olup, ancak bunun sonucuna göre davalıların vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Mahkemece, bu konuda bir değerlendirme yapılmamış, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye davalıların imza attıkları, bu nedenle sözleşmedeki ücretin ödenmesi gerektiği kanaati ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Hal böyle olunca mahkemece, davalıların ileri sürdükleri azil nedenleri üzerinde durulmalı, davacının sigorta aracılık hizmetleri ile uğraştığı da dikkate alınarak gerekirse bu konuda uzman bir bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılmalı, davacının kendisine duyulan güvene uygun olarak ve müvekkili davalıların menfaatlerini vekaletname ile güdülen amaç çerçevesinde koruyup korumadığı, özen ve sadakat borcunun ifasında kendisine atfı mümkün bir kusurun olup olmadığı belirlenmelidir. Öte yandan davacının sorumluluğunu gerektirir bir kusuru kabul edildiğinde, davacı ücretsiz olarak; vekalet işlerini gördüğünden gerekirse delillerin elverdiği ölçüde hakkaniyete uygun bir ücrete hak kazanabileceği düşünülmelidir. Mahkemenin hukuki değerlendirmede, delilleri takdirde hataya düşerek eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar vermesi usul ve yasaya aykırıdır, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalılar yararına BOZULMASINA,(2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.