Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/16599 E. 2014/32285 K. 20.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16599
KARAR NO : 2014/32285
KARAR TARİHİ : 20.10.2014

MAHKEMESİ : Adana 1. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 29/01/2013
NUMARASI : 2011/194-2013/11

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı, SGK dan aylık maaşının yattığı davalı bankadan arkadaşlarının baskısı ile iki kefili teminat göstererek ihtiyaçları için tüketici kredisi çektiğini, kredinin düzenli ödenmesi için otomatik ödeme talimatı verdiğini, kefillerinin düzenli ödeme yapmadığı için tekrar bankaca hesabına bloke konulduğunu, 5434 sayılı yasaya göre muris babasından dolayı bağlanan aylığına haciz ya da bloke konulamayacağını bu yüzden maaş hesabına konulan blokenin kaldırılmasını istemiştir.
Davalı, davacı hakkında bir takip ve haciz bulunmadığını, kredi sözleşmesi ve ekine göre bankanın virman takas, mahsup hakkı bulunduğunu, davacının talebinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı 5434 sayılı yasaya göre bağlanan SGK maaşına, davalı bankadan kullandığı kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle, konulan blokenin kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı banka ise davacıya 14.10.2010 tarihli bireysel kredi sözleşmesine istinaden maaş hesabı karşılığında 60 ay vadeli 30.000,00 TL tüketici kredisi kullandırıldığını, sözleşme ve ekindeki rehin sözleşmesi ve taahhütname ile takas mahsup haklarının olduğunu, yapılan işlemin sözleşmeye uygun olduğunu, yapılan işlemin yasal takibe geçilmemekle davacının lehine olduğunu savunmuştur. 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı yasanın 56.maddesi ile değişik 5510 sayılı yasanın 93.maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak Sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88.maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” Hükmü bulunmaktadır. İİK.nun 83/a maddesindeki “İİK.nun 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir” hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanunun 32.maddesi ile değişik 5510 Sayılı SGK.nun 93/1.maddesinde, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü tarafından reddedileceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK.nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 Sayılı Yasanın 93.maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde borçlu haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacı az yukarıda zikredilen yasal düzenlemeler yürürlükte iken kredi sözleşmesini imzalamıştır.Taraflarca imzalanan sözleşmenin 18. maddesi ve aynı tarihli taahhütname ile davacının, borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya verdiği, SGK dan aldığı maaşının kesilmesine muvafakat ettiği açıktır. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Zira davacı sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi gerekir. Ödemediği takdirde banka, kural olarak diğer teminat hükümlerine göre önce davacının malvarlığı, aciz halinde ise kefiller hakkında takibata geçecektir. Bu durumda davalının mağduriyeti ve kredinin maliyetinin artacağı açıktır. Kaldı ki, davacı, taksitlerin bir kısmını da maaşından ödemiştir. Bu taksitlerin ödenmesine ihtirazı kayıt koymaksızın kesintiye muvafakat edip, borç ödendikten sonra ödenen kredi bedellerinin iadesini doğuracak şekilde bir hakkın kullanılması iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz. (TMK m.2) Tüketici yasal cayma hakkı dışında haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimini tek taraflı geri istemesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Hal böyle olunca mahkemece uyuşmazlığın 5510 sayılı kanun, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda izah edilen sebeplerle davalının temyiz isteğinin kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 20.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.